6 Temmuz 2012 Cuma

El Cin (2012)


Korku ve Gerilim Türünde Yeni bir Türk filmi geliyor, Bugüne kadar gelen Türk filmlerinde genelde korku öğeleri her zaman Cinler olmuştur. Yeni gelen film ise isminden kendini hemen belli ediyor. El Cin filminin yönetmenliğini Dabbe ve Semum filmlerinin yönetmeni Hasan Karacadağ tarafından gerçekleştiriliyor. Filmin Başrollerini Fulya Zenginer, Serdal Genç ve Oğuzhan Yıldız paylaşıyor.
 İstanbul'un sahil ilçesi Şile'de küçük bir kız kimliği belirsiz kişilerce kaçırılır. Olaylardan habersiz, kendi halinde yaşayan 5 üniversiteli genç, bir anda bu kızla ilgili garip olaylar yaşamaya başlarlar. Aniden beliren,telepatik görüntüler, belirsiz fısıltılar, lanetli olaylar çevrelerini sarar. Kızla ve ailesiyle hiçbir ilgileri yokken neden bu görüntülerle karşılaştıklarını çözemezler. Kendi kendilerine bir çıkış yolu ararken, gizemli kaçırılmanın ardındaki sırlar onları cinler alemine doğru sürükler.
Ölüm ve hatta ondan daha korkunç olan acılar şimdi çok daha yakındır... Dabbe ve Semum filmlerinin yönetmeni Hasan Karacadağ’ın imza attığı son korku filmi olan el-CİN bu coğrafyanın en bilinen mistik olgularından olan ‘cinler alemini’ beyazperdeye taşıyor. Oyuncu kadrosunda ise Fulya Zenginer, Serdal Genç, Oğuzhan Yıldız, Hande Kaptan ve Alper Kadayıfçı gibi isimler yer alıyor

Facebook Internet Explorer 9 ile Çok Daha İyi

Internet Explorer 9, hem temiz ve sade arayüzü ile en sevdiğiniz web sitelerinin içeriklerini ön plana çıkarıyor, hem de gelişmiş güvenlik özellikleri sayesinde web’de kişisel bilgilerinizin gizliliğini ve bilgisayarınızın güvenliğini koruyor. Windows 7 için özel olarak geliştirilmiş olan IE9’un bir diğer avantajı da, tek tıkla ulaşabilmeniz için sık kullandığınız siteleri PC’nizin görev çubuğuna taşıması.

Internet Explorer 9’un site sabitleme özelliğinden faydalanmak için tek yapmanız gereken, sabitlemek istediğiniz site açıkken adres çubuğunda yer alan site logosunu ya da açık olan sekmeyi Windows 7 görev çubuğuna sürüklemek. Bunu yaptığınızda siteyi, öncesinde tarayıcıyı bile açmaya gerek kalmadan, tek tıkla erişilebilecek şekilde masaüstünüze taşımış oluyorsunuz.

Internet Explorer 9’un sabitleme özelliği sayesinde, Facebook’u da çok daha etkin şekilde kullanmanız mümkün. Internet Explorer’ın Facebook’a özel sıçrama listesi sayesinde hem tarayıcınızı bile açmadan Facebook’un farklı bölümlerine anında tek tıkla ulaşabiliyor, hem de Facebook’taki yeni bildirimlerinizden anında haberdar olabiliyorsunuz. Internet Explorer 9’un Facebook sabitleme özelliğinden faydalanabilmek için, IE9 adres çubuğundaki Facebook ikonunu veya Facebook sekmesini tutup Windows 7 görev çubuğuna sürüklemeniz ve buraya bırakmanız yeterli.

Hemen Internet Explorer 9'u yükleyip ayrıcalıklarını yaşamak için tıklayın!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

15 Nisan 2012 Pazar

Pedagojİk formasyon programı kaldırıldı


Pedagojik Formasyon Sertifika Programı Yök’ün 05.04.2012 Tarihli Yükseköğretim Genel Kurul Toplantısında Alınan Kararlar doğrultusunda kaldırılmıştır.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Fakültesi sayfasında yayınlanan habere göre pedagojik formasyon sertifika programının kaldırılmasına ilişkin karar şöyledir:

05.04.2012 Tarihli Yükseköğretim Genel Kurul Toplantısında Alınan Kararlar

a)Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 09.02.2012 tarihli toplantısında alınan öğretmenlik programlarında açık veya uzaktan eğitim sistemiyle lisans programlarına öğrenci alınmaması hususundaki kararı da dikkate alınarak 2012-1013 eğitim-öğretim yılı da dahil olmak üzere Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi bünyesinde yer alan Okul Öncesi Öğretmenliği ile İngilizce Öğretmenliği programları ile öğrenci alan mevcut uzaktan eğitim öğretmenlik programlarının öğrenci alımının durdurularak kapatılmasına,

b) Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacı olan Okul Öncesi Öğretmenliği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ,Özel Eğitim Bölümü öğretmenlikleri, İlköğretim Din kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği ikinci öğretim programları hariç Eğitim Fakülteleri bünyesinde yer alan diğer alanlardaki mevcut ikinci öğretim programlarının kapatılmasına, kapatılan alanlarda yeni ikinci öğretim programlarının açılmamasına,

c)Yeni pedagojik formasyon sertifika programları açılmamasına ve daha önce açılmasına izin verilen programların da mevcut öğrencilerin işlemleri bittikten sonra kapatılmasına, karar verilmiştir.

Kaynak: http://egitim.gop.edu.tr/birimDefault.aspx?dilId=1&birimlerId=7

Görüşlerimiz

Bundan sonra üniversiteler pedagojik formasyon sertifika programı açamayacaklardır.Ancak pedagojik formasyon sertifika programının kaldırılması,formasyon eğitiminin verilmeyeceği anlamına gelmemektedir.Çünkü bazı öğretmenliklerde pedagojik formasyon almaksızın atanamayacak öğretmenlik alanları bulunmaktadır.Örneğin;

Adalet Öğretmenliği:

Hukuk Fakültesi (*)

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi

Kamu Yönetimi

Bahçecilik Öğretmenliği:

Bitkisel Üretim

Bahçe Bitkileri

Bitki Koruma

Peyzaj

Peyzaj Mimarlığı

Biyoloji (Botanik)

Süs Bitkileri

Yukarıdaki öğretmenliklere Meb 80 sayılı çizelgede kaynak olarak herhangi bir eğitim fakültesi bölümü gösterilmeyip,formasyon sertifikası olanların atamaları yapılacağı belirtilmektedir.

Eğer formasyon eğitimi kaldırıldığı takdirde bu öğretmenliklere atama nasıl yapılacaktır?

Yök ve Meb kararın alınmasında bunları düşünmüş olması gerekmektedir.

Pedagojik Formasyon Sertifika Programı kaldıralacağına göre ortaya 3 adet görüş çıkmaktadır:

1.Ya eski Ales’li sistem olan olan Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans şekline dönülecektir.(Bu ihtimal düşüktür.Çünkü Ales başvuruları öncesinde duyurulmuş bir karar değildir.)

2.Ya da yeni alternatif bir formasyon programı getirilecektir.

3.Ya da belli bir süre formasyon programlarına öğrenci alımına son verilecektir.

Formasyon ile ilgili gelişmeler olduğu takdirde bilgi verilecektir.

12 Nisan 2012 Perşembe

YERALTI (2012 YERLİ FİLM)



Vizyon tarihi: 13 Nisan 2012

Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular: Engin Günaydın, Nergis Öztürk, Serhat Tutumluer, devamı...

uzun metrajlı film Türkiye . Tür Dram
Süre: 107 dk Yapım yılı: 2012
Dağıtımcı: Tiglon

Özet: Karanlık filmlerin yönetmeni Zeki Demirkubuz, ünlü Rus yazar Dostoyevsky'nin Yeraltından Notlar adlı klasik yapıtından esinlenerek kurguladığı son filmini Ankara'da çekti. Başrolde televizyon komedilerinden sonra sinemada dramatik karakterlere geçiş yapan Engin Günaydın'ı seyrettiğimiz film bu sezonun öne çıkan yerli yapımları arasında yer alıyor.
Nefret ettiği eski arkadaşlarının akşam yemeğine kendisini zorla davet ettiren Muharrem'in, bu yemek ile birlikte başlayan didişmeleri, ego gösterileri sonucu eski defterlerin açılması ile utanç dolu hesaplaşmalarla karşı karşıya kalmasını konu alan Yeraltı, bireyin varoluşsal sorunlarını irdeleyen bir film.
Zeki Demirkubuz'un Yeraltı filminin galası 31. İstanbul Film Festivali'nde.
FİLMİN FRAGMANI:

FİLM(2012 YERLİ FİLM)


Vizyon tarihi: 13 Nisan 2012

Yönetmen: Kerem Topuz
Oyuncular: Öznur Kula, Özgür Emre Yıldırım, Cumali Karakaya, devamı...

uzun metrajlı film Türkiye . Tür Aksiyon
Süre: 97 dk Yapım yılı: 2011
Dağıtımcı: Medya Vizyon


Özet: Kemal Mutlu bir sinema filmi çekmeyi kafasına koyan, yönetmenlik heveslisi bir gençtir. Amatör bir kamera alıp, sürekli çevresini çekmeye başlar. Beraber yaşadığı ev arkadaşı Nuri'nin yetimhane yıllarından olan arkadaşı İzzet hapisten çıktıktan sonra bir gün çıkagelir. Nuri ne kadar naif, sakin kendi halinde bir insansa İzzet o kadar tersine bıçkın ve bela dolu bir adamdır. Kemal doğal hayatım akışında filmi için tam da aradığı adamı bulduğuna inanır ve onun her anını kameraya almaya başlar.
Beraber o akşam dışarı çıkmalarıyla İzzet'in gittikleri mekanlarda olay çıkartması bir olur. Bara eğlenmeye gelen oyuncu Öznur Kula’yı silah zoruyla rehin alan İzzet, kadını Kemal ve Nuri'nin evine götürür ve gece gitgide çığrından çıkar...Kemal artık yönetmen olarak kontorülü tamamen kaybetmiştir...
Kerem Topuz’un ilk uzun metrajlı sinema deneyimi olan ve "içinden film geçen filmler" teması çevresinde gelişen yapım, kurgu-gerçeklik arasındaki ince çizgiyi her an kaybedebileceğimizi hatırlatıyor...
FİLMİN FRAGMANI:

AÇLIK OYUNLARI (2012)



Vizyon tarihi: 23 Mart 2012

Yönetmen: Gary Ross
Oyuncular: Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson, Liam Hemsworth, devamı...
Orijinal adı The Hunger Games
uzun metrajlı film ABD . Tür Aksiyon , Dram , Bilimkurgu
Süre: 102 dk Yapım yılı: 2012
Dağıtımcı: Tiglon


Özet: Yakın bir gelecekte Kuzey Amerika kuraklık ve arkasından gelen yangın ve kıtlıklarla zayıflayarak çökmüş; yerini bir başkent ve 12 eyaletten oluşan Panem adında bir ülkeye bırakmıştır. Bu yeni ülkede her sene eyaletlerden kura ile seçilen ikişer gencin katıldığı "Açlık Oyunları" düzenlenmektedir. Kısmen eğlence amaçlı, kısmen de halka göz dağı vermeyi hedefleyen bu oyunlar, ayrıca tüm Panem ülkesinde televizyonlardan da izlenmektedir. 24 farklı 'yarışmacı' bütün televizyon seyircilerinin gözleri üzerindeyken, rakiplerini eleme ve hayatta kalma mücadelesi vermektedirler.
Katniss'in 16 yaşımdaki kız kardeşi Primrose, maden yataklarıyla ünlü eyaletin 'kadın yarışmacısı' olarak seçildiğinde Katniss onun yerini almak için gönüllü olur. Erkek katılımcı Peeta ile Katniss, kendilerinden yaş ve kuvvet açısından daha büyük, güçlü ve ömürleri boyunca bu an için eğitilmiş olan rakiplerine karşı ayakta durmaya çalışırlar...
Ülkemizde Seabiscuit 'in yazar ve yönetmeni olarak tanıdığımız Gary Ross'un yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film Suzanne Collins'in aynı adlı romanından gene Ross tarafından beyazperdeye aktarıldı. Film başrollerini ise genç oyuncular Jennifer Lawrence ve Josh Hutcherson paylaşıyor...
FİLMİN FRAGMANI:

Öğrenci Kısa Filmleri Neden Berbattır ?


İnternette epeydir dolaşan bir yazı. Kimin yazdığını belli değil sanırım. Biraz kısaltılmış bir çevirisini yapmaya çalıştım. Bayağı eğlenceli, film yapma niyeti olanlara da yararlı olacaktır tahminimce. Yani, hem güldürüyor, hem düşündürüyor.

Kaydırma + Zum
Yani, zum yaparken kamerayı geri kaydırmak… Ya da tersi… Ortadaki nesne aynı boyutta kalırken arka plan değişir. En yaratıcılıktan uzak ve kabak tadı vermiş numaralardan biri. Filminizin “ben bir öğrenci filmiyim” diye bağırmasından başka bir işe yaramaz. Hitchcock, Vertigo’da kullandı, Spielberg Jaws’ta kullandı ama artık yeter.

Acı Çeken Sanatçı Filmi
Hikaye şöyledir: Bunalımlı bir sanatçı (yazar, sanatçı, heykeltraş veya müzisyen; ama %90’ında yazar), bir tür iç çatışma halindedir (bir akrabası ölmüştür, kitap yetişirmeye çalışıyordur falan). Bu rencide ruh, bir ilham kaynağı ile karşılaşır (güzel bir kadın, yaşlı bir bilge, büyülü bir zamazingo falan), bu da kahramana bir tür aydınlanma yaşatır ve yaratıcı bunalımını aşar (kitabını veya resmini bitirir, ilham perisinin heykelini yapar falan). Acı Çeken Sanatçı filmi, genellikle “kendiyle boğuşan adam” hikayesidir, ki izleyeni ilk iki dakikada uyutacağı garantidir. Bu filmlerin bir ayırt edici özelliği de, kahramanın en az bir dakika boyunca (genelde sigara içerekten) boşluğa baktığı sahnedir.

Aşırı Yavaş Diyalog
Bir öğretmenim bir keresinde bana, “bir saniyelik gerçek zaman, üç saniyelik film zamanına denktir” demişti. Akılda tutmak lazım. Öğrenci filmlerinde dikkatinizi çekmiştir, iki cümle arasında hep gereğinden uzun bir boşluk vardır. Neden böyle yaparlar, bilinmez. Ortalama bir “gerçek” filme baktığınızda, genelde diyalogların çok hızlı olduğunu görürüz. Çünkü insanlar, konuştuklarından daha hızlı anlayabilirler. Ayrıca bu yavaş diyalog, senaryodaki kötü bir repliğin etkisini arttırır. Bir sonraki replik gelene kadar geçen sürede, kötü replik, bir osuruk gibi havada asılı kalır.

Rüya Sahneleri ve Geri Dönüşler
Eğer öğrenci filminin Kung Fu’nun bir bölümü gibi görünmesini istemiyorsan, rüya sahneleri ve geri dönüşlerden uzak dur, Çekirge. Bir rüya sahnesi genelde, “karakter hakkında bilgi vermek için aklıma daha iyi bir şey gelmedi” demektir. Komik rüya sahneleri hariç. Onlar serbest.

Kötü Ses
Görüntüsü çok güzel bir film yapabilirsiniz, ama ses kötüyse, film de kötü olur. Kötü ses kadar öğrenci filmini mahveden bir şey yoktur. Tamam, bütçeler kısıtlıdır, ama çoğu öğrenci yönetmen, görüntüye verdiği önemi sese vermez.

“Bakın, ben yönetmen oldum” çekimleri
Örnekleri arasında, akvaryumun arkasından çekim, nedensizce tepeden çekim, kamerayı yamuk tutarak çekim falan vardır. En meşhuru da “buzdolabının bakış açısı” çekimidir, yani kamerayı buzdolabının içine, çöp kovasına, tuvaletin içine falan koyarak yapılan çekim. Tamam, hevesinizi almak istiyorsunuz, ama çok dandik görüneceğini unutmayın.


Yanlış Oyuncu Seçimi
· Filmdeki arzu nesnesi olarak kız arkadaşınızı oynatırsanız, seyirci bunu fark eder.
· Tabii bir gudubeti süper model gibi göstermeye de çalışmayın.
· Dengesiz çiftler… Seyirci, siz öyle istemediğiniz halde, “bu kızın bu adamla ne işi var” diye düşünmesin.
· Yaşlı karakterleri arkadaşlarınıza oynatmayın. Saçları beyazlatmak için bebe pudrası kullanıp takma sakal takarak altından kalkamazsınız.
· Yeri gelmişken söyleyelim. Birilerini sırf seksi oldukları için oynatmayın. Bu genellikle genç erkek yönetmenlerin yaptığı bir şeydir. İster itiraf etsinler, ister etmesinler; sırf beğendikleri bir kızla bir süre takılmak için, güzel kızlara rol yazarlar. Genellikle senaryo bu kızın açık saçık giyinmesini ya da çıplak olmasını gerektirir. Böylece abazan yönetmenimizin fantezileri şenlenir. Film yapıyorsunuz, bikini yarışması değil… Eğer derdiniz başkaysa, hiç ayak altında dolaşmayın.

Kaş-Göz Oynatmak
Aşırı mimikler, deneysel tiyatroda ya da pandomimde işe yarayabilir, ama filmde olmaz. Yalnızca, eğer karakterler ilk dört dakika içinde seks yapıyorlarsa, kabul edilebilir.

“Hiçbir Şey Olmaz” Filmi
Çok sık rastlanan bir kötü öğrenci filmi tipi. Genelde, bir baş karakterin, çevresindekilerle hiçbir yere varmayan konuşmalar yapması şeklinde cereyan eder. 45 dakika hiçbir şey olmaz. Sonda bir anda nereden geldiği belli olmayan şekilde heyecan yükselir ve her şey bir sonuca bağlanmaya çalışılır. Ama o ana kadar herhangi bir çatışma ya da merak uyandıracak bir şey olmadığı için, seyirci uyumuştur ve finali kaçırır. Bu filmlerin en yaygın temaları “çocukluğuma ait hiç kimsenin umurunda olmayan tatlı anılar”, “yaşamdan, yaşamın kendisinden daha sıkıcı bir kesit”, “tanıdığım komik insanlar” gibi şeylerdir. Yaklaşık yarısında alkolik ve yalnız bir anne veya baba vardır.

Kameranın İçine Yürüyen Karakter
Bir karakter kameraya doğru yürür ve objektifin içine girer, görüntü kararır. Arkasından da kameradan uzaklaştığını görürüz. Aman ne büyük buluş!

Video Efektlerinin Aşırı Kullanımı
Eğer hikayenizi anlatmak için gerçekten bir işlevi yoksa, efektlerden uzak durun. Sırf biri sizi Avid’in önüne oturttu ve elinizin altında bir sürü efekt var diye kendinizi onları kullanmak zorunda hissetmeyin. Amacınız, güzel bir film yapmak. Tabii cinelook ya da renk düzeltme tarzı efektleri bunun dışında tutmak lazım. Ayrıca bindirmelerden mümkün olduğunca uzak durun, bir anlamı olmadıkça kullanmayın. Kesmeyle aynı şey değildir.

Dramatik Sigara
Kahramanımızın bir derdi vardır. Ne yapar? Bir sigara yakar. Tamam, insanlar sıkkın olduklarında bir sigara yakabilirler, ama bunu anlatmak için daha özgün bir şeyler de bulabilirsiniz, değil mi?

Aynadan Çekim
Yanlış anlamayın, aynadan çekim yerinde kullanıldığında iyi bir etki yaratır. Ama öğrenci yönetmenler, bunun gibi pek çok tekniğin suyunu çıkardıkları için, aynadan çekim, doğrudan “kötü öğrenci filmi” sinyali verir. “Süper! Kadın el aynasını masanın üstünde koymuştur, böylece arkada duran kocasını da görürüz, hem de aynı karede! Aman Allahım, ne kadar dahiyim!”


Anlatıcı Ses
Hikayenizi anlatmak için aksiyon kullanmamanın kötü bir bahanesi… Öğrenciler anlatıcı sese bayılırlar, çünkü karakteri ve filmin dünyasını anlatmak için ilginç bir sahne düşünemeyecek kadar tembeldirler. Anlatıcı ses, ucuz durur ve sıkıcıdır. Eğer hikayenizi anlatmak için aksiyon kullanmak istemiyorsanız, film okulunda ne işiniz var? Gidin kitap yazın. Film yapıyorsanız da, anlatıcı sesi çok dikkatli kullanın.

Bitmek Bilmeyen Bitiş Jeneriği
Anladık, filminizi çok seviyorsunuz ve teşekkür etmek istediğiniz çok insan var. Ama bu film, bir gösterimde on tane film izleyecek insanlara gösterilecek. Filmin kendisinden uzun süren bitiş jenerikleri görmüşlüğümüz vardır. O yüzden şunları aklınızda tutun:
1) Yazılar hızlı aksın. Bayağı hızlı aksın.
2) Karakterler küçük olsun.
3) Ekibin her üyesinin adı ekranda tek başına görünmek zorunda değildir.
4) Aile ağacınızın tamamına ismiyle teşekkür etmeniz gerekmez.

Aşırı ve Gereksiz Küfür
Niye? Çünkü gangsterler sert adamlardır. Çünkü Rezervuar Köpekleri’ne bayıldınız. Çünkü herkese ne kadar sistem karşıtı falan olduğunuzu göstermek istiyorsunuz. Hadi oradan!
Sahne Bir: Kahramanımız uyanır.
Bir filmi, çalar saatin çalmasıyla başlatmak kadar baştan aşağı kötü bir fikir yoktur. Biri saati susturur. Uyanır. Esner. Arkasından “Aman tanrım, geç kaldım!” şeklinde bir replik gelir. Tamam, anladık. Ama neden bu kadar çok görüyoruz bunu.

Kabak Tadı Veren Konular
Birisi eşcinseldir (ya da cinselliğini sorgulamaktadır). Birisi ölmektedir. Birisi uyuşturucu kullanmaktadır (hiç kimse filminizde esrar ya da eroin gösterecek kadar cesur olmanızı umursamaz, tabii biri eroini gözüne enjekte ediyorsa, o başka). Birinin annesi ölmektedir. Birisi, bir başkasını takip etmektedir. Genç gangsterler. Yaşlı gangsterler. Duygusal çocuk kendisini sevmeyen bir kızı sever. Birisi AIDS olmuştur. Ucube kahramanlar (birisinin sırtından çıkan üçüncü bir kolu vardır, ama sonunda onu seven üç kollu bir kız bulur). Birisi banyo küvetinde ölür (temizlemesi ne kadar kolay, değil mi?). Eski korku ya da karate filmleriyle dalga geçmek. Birisi şehirde dolaşıp çevresine bakınır. Sokak fahişesi, onu kurtarmak isteyen bir adam bulur. Çocuklar göründükleri kadar masum değildirler (evet, biliyoruz). Kötü evlilik. Tecavüz. Tek yumurta ikizleri. Ve nihayet en popülerleri: İntihar.

Son Söz:
Sanatta kural yoktur. Ama aslında vardır. Size paradoks gibi görünebilir. Kalbinizden ne geçiyorsa onu yapmakta serbestsiniz tabii. Ama aklınızda bulundurun, işin tekniğini bilmeden sanat yapmaya çalışmak genellikle sizi anlaşılmazlığa ve kendini beğenmişliğe götürür. Ama birçok insan da David Lynch’i sever.

gnoxis.com
Alıntıdır...

11 Nisan 2012 Çarşamba

Evde fotoğraf stüdyosu nasıl kurulur.


Fotograf çekim Teknikleri , Eğitim
Evde kuracağınız bir fotoğraf stüdyosu, aydınlatma tekniklerinin ince noktalarını keşfetmek için en iyi yerdir. Boş bir yatak odası, garaj ya da tavan arasına sahip olacak kadar şanslıysanız hemen işe koyulabilirsiniz. Eğer her an kullanabileceğiniz boş bir makanınız yoksa, evdeki odalardan birini zaman zaman bir stüdyo olarak da kullanabilirsiniz.

Fotoğraf stüdyosu yapmak için gereken odanın büyüklüğü, ne çekmek istediğinize bağlıdır. Örneğin, esas ilgi alanınız doğada bulunan küçük nesneler veya natürmortsa, 9-10 metrekarelik bir oda yeterlidir. Öte yandan, tam boy portreler çekecekseniz ihtiyacınız olan yer daha büyük olacaktır. Belki 18-20 metrekare.

Farklı türden çekimler yapılan bir stüdyo belli bir esneklik gerektirecektir. Bu yüzden böyle bir stüdyonun biçimi ince uzun değil, kareye yakın olmalıdır. Rahat bir dikdörtgen ya da kare biçimi stüdyo içinde çalışırken ışıklarınızı sadece konunun önüne ve arkasına değil, yanlarına da yerleştirebilirsiniz.

2.75m veya daha yüksek bir tavan, esnekliği artırması açısından tercih edilir. Yüksek tavan, ışıkların ya da reflektörlerin konunun oldukça yukarısına konabilmesine ve uzun fon dekorları kullanabilmesine imkan verir.

Normal olarak flaş ya da lamba gibi yapay ışık kullanacaksınız. Buna rağmen, eğer evdeki stüdyonuzda güneş ışığının girdiği büyük bir pencere varsa, böyle güzel bir olanağı da kullanmanız gerekir. Gün ışığı filmi ve flaş, pencereden gelen ışıkla birlikte kullanılabilir, çünkü hepsinin renk ısısı aynıdır. Yine de, yapay ışığın tek başına kullanılması gerekli olan durumlarda pancur ya da ışık geçirmeyen perdeler şarttır.

Duvarların ve tavanın rengi özellikle önemlidir. Beyaz tonlu yüzeyler ışığı en çok yansıtan yüzeylerdir. Bu nedenle, genel aydınlatma açısından en iyi seçimdirler. Dahası, istenmeyen renk sıçramalarından korkmadan, ışığı beyaz duvarlar ve tavandan konunuzun üstüne yansıtma özgürlüğünüz olacaktır. Açık renk de olsa duvarlarda sakın parlak boya kullanmayın; böyle boyalı yüzeyler, ışık vurunca istenmeyen parlak noktalar oluşturur.

Göz önüne almanız gereken diğer önemli hususlar: titreşimleri üç - ayak üstüne konmuş makineye iletmeyen, iyi ve sağlam bir döşeme; yeteri kadar raf ve depo alanı; modeller için iyi aydınlatılmış bir makyaj köşesi ve ışık üniteleri için çok sayıda elektrik prizi. Başka bir seçenek de çok prizli bir uzatma kablosu alıp, ışıkların fişlerini buraya takmaktır.

Depo: Küçük aksesuar, dekorlar vb. için düşündüğünüzden daha fazla yere ihtiyacınız olur. Bu nedenle, mümkün olduğu kadar çok raf ve dolap yapın.

Makyaj köşesi: Bu bir ev stüdyosu için şart değildir; ama; eğer modellerle çalışmak istiyorsanız, böyle bir köşe oldukça yararlı olacaktır.

Fotofludlar: İki ya da üç fotoflud çok genel aydınlatma imkanı verir. Fotofludlar ışığın yayılmasını sağlar

Reflektörler: Bunlar basit beyaz kartonlar ya da daha parlak ve keskin bir ışık elde etmek için mutfak folyosuyla kaplanmış tahtalar olabilir.

Fon perdeleri: Çeşitli renklerde fon kağıtları ve perdeleri bulundurun.

Kapakçıklar: Çeşitli büyüklük ve biçimlerdeki kapakçıklar farklı etkiler üretmek için stüdyo ışıklarına takılabilir.


Stüdyo flaşı: Amatör stüdyo flaşları daha ucuzdur. Elektrikle çalışırlar. Ayrıca istendiğinde kullanılabilecek özel güç üniteleri de vardır. Sıradan bir flaşla aynı renk ısısına sahiptirler.

Masa: Sağlam yapılmış bir masa küçük nesneleri koymak için gereklidir.

Mat - beyaz duvarlar ve tavan: Işığı yansıtan bir yüzey olarak kullanıldığı zaman bu tür yüzeyler renk parlaması ya da renk sıçraması yapmaz

Döşeme: Sert, kaymayan bir döşeme, makinenin oturduğu sehpa ve yerde duran ışıklarınız için sağlam bir taban oluşturur.

Pencere: Stüdyonuzda doğal gün ışığı girmesine imkan verir. Ama, sadece yapay ışık isteniyorsa pancurlar ya storlarla kapatılabilir.

veyselkeles.blogcu.com
Alıntıdır....

TÜRK İZLEYİCİSİNİN BEYİN DALGALARI ORTAYA ÇIKARDI!


İzleyicinin dizilere verdiği tepkiler, beyin dalgalarının incelendiği özel bir araştırmayla belirlendi. Sonuca göre; 'Muhteşem Yüzyıl'da 'Hürrem' karakteri seyircinin ilgisi çekiyor, 'Adını Feriha Koydum' dizisi ise geriyor..

Türk halkının hayatında diziler çok önemli bir yer tutuyor. Hatta çoğu kişi dizilerle yatıp kalkıyor; 'Fatmagül'ün davasının sonucunun ne olacağı, 'Hürrem'in yeni entrikaları, 'Feriha'nın mutluluğu yakalayıp yakalamayacağı sohbetlerin başlıca konularını oluşturuyor.

11 DİZİ ELE ALINDI
Milyonları ekran başına kilitleyen popüler diziler ve bu dizilerde oynayan karakterler, bir araştırmaya konu oldu. Hangi karakterlerin daha çok duygusal ilgi yarattığı ve stres seviyesinin hangi sahnelerde arttığı özel bir çalışmayla belirlendi. Ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar; reklamların ne zaman girmesi, ürün yerleştirmelerin hangi oyuncunun görüldüğü sahnede olması gerektiği gibi konularda ipuçları sunuyor. Ekranlarda boy gösteren en popüler 11 dizinin nöromarketing ölçümleri, beyin EEG'si tekniğiyle Türkiye'de ilk defa Thinkneuro tarafından MediaCat için gerçekleştirildi. Nöroskorlar; gönüllü deneklerin beyin aktivasyonlarının ölçülmesiyle elde edildi.

ESAS OĞLANA NE OLDU?
32 gönüllünün karakterlere verdiği tepkiler incelendiğinde ortaya beklenmedik sonuçlar çıkıyor. Dizilerin lokomotifi olduğu düşünülen yıldız başrol oyuncuları zaman zaman kitleleri peşinden sürükleyemeyebiliyor. Bunun bir örneği 'Kuzey Güney' dizisinde görülüyor. Dizide Buğra Gülsoy'un canlandırdığı 'Güney', hemen her sahnede Kıvanç Tatlıtuğ'un oynadığı 'Kuzey'den daha çok ilgi çekiyor. Hatta 'Kuzey'in 'Güney'e yumruk attığı sahnede, duygusal ilgi eğrisinde sert ve ani bir düşüş yaşanıyor.

SARILMAYI SEVİYORUZ
Aynı şekilde 'Muhteşem Yüzyıl'da 'Hürrem'in göründüğü sahnelerde dikkat artmasına rağmen duygusal ilgi ya yatay seyrediyor ya da düşüyor. Buna karşın 'Şehzade Mustafa' ve 'Kanuni'nin olduğu sahnelerde duygusal ilgi daha yüksek. Yani; türlü entrikalarla padişahın nikahına nail olan 'Hürrem Sultan', haksız yere öldürüldüğü düşünülen Şehzade Mustafa kadar dikkat çekse de, o kadar duygusal ilgi çekmiyor. Thinkneuro'nun yönetici ortağı Dr. Yener Girişken, "Türkiye'nin bilinçaltı kodlarını çıkardığımız reklam, film ve dizi ölçümlerinde görüyoruz ki; samimi ve içten bir sarılmanın ve tensel temasın olduğu sahneler izleyicilerin dikkat seviyesini daha da yukarı çekiyor" diyor.

ŞİDDETTEN RAHATSIZ OLUYORLAR
Dr. Girişken'e göre; silah, bıçak ve herhangi bir saldırının olduğu ve izleyicilerde korku algısı yaratan sahnelerde duygusal ilgi artıyor. Ancak etki gerçekleştiğinde; yani yumruk/kılıç indiğinde, silah patladığında bu duygusal ilgi dip yapıyor. Duygusal ilgi ve dikkatin bu sahnelerde dibe vuruyor olması; aile içi ya da toplumsal şiddetten muzdarip Türk izleyicisi hakkında sosyolojik ipuçları da veriyor. Çocukluğundan itibaren ebeveyninden, abi/abladan, belki okulda öğretmenden, patrondan şiddet gören ve bu rollerden biri olarak şiddet uygulayan Türk toplumu, çıkan sonuçlara göre şiddetten rahatsız oluyor, hatta korkuyor.

32 GÖNÜLLÜ DENEK ÇALIŞTI
Araştırma kapsamında; 1-8 Mart günleri arasında yayınlanan fragmanlar; yaşları 18-60 arasında değişen, 17'si kadın 15'i erkek toplam 32 gönüllü deneğin katılımıyla test edildi. Ölçümler, bir evin misafir odası olarak tasarlanmış laboratuvarda yapıldı ve ölçümler sırasında beyin dalgalarını içeren toplam 40 milyon veri elde edildi. Analizlerin sonucunda, dizilerin ne kadar dikkat çektiği, hangi karakterlerin daha çok duygusal ilgi yarattığı ve stres seviyesinin hangi saniyelerde arttığı belirlendi.

SİNEMADA DA KULLANILIYOR
Sinema sektörü dünya çapında her yıl daha da büyüyor. Milyonlarca dolar bütçelerle çekilen filmlerin 'gişe' rakamları ise elbette çok stratejik bir değer taşıyor. Bugüne dek izleyicilerin neyi komik ya da korkunç bulacaklarını, çekilen filmlerin izleyiciyi memnun edip etmeyeceğini senaristler, yönetmenler ve yapımcılar kendi deneyimleriyle ve içgüdüleriyle tahmin etmeye çalıştılar ancak artık oyunun kuralları değişiyor. Nörobilim; psikoloji, sosyal bilimler, reklam ve pazarlama alanlarında olduğu gibi sinema sektöründe de üretim sürecinin daha etkin olmasını sağlıyor. Örneğin gişe rekorları kıran 'Avatar' filminin çekimi sırasında kullanıldığı açıklanan nöropazarlama ölçümleri, Hollywood'da sıklıkla başvurulan bir yöntem haline geldi.


OYUNCUNUN ÖZEL HAYATI ETKİLİYOR
Araştırma, Türk izleyicisinin ekrana körü körüne bağlı olmadığını da ortaya koyuyor. İzleyici kendisine sunulan kurguya huşu içinde dalmıyor. Bunu da şu gerçek ortaya koyuyor: Araştırmaya dahil edilen 11 dizi içinde stres skoru en yüksek çıkan yapım; 'Adını Feriha Koydum' olmuş. Bunun da en büyük sebebi, dizinin başrol oyuncularından Vahide Gördüm'ün kansere yakalanarak diziden ayrılmak zorunda kalması. Her ne kadar senaryo gereği Gördüm'ün oynadığı karakter memleketine dönse de, oyuncunun özel hayatı izleyiciler tarafından bilindiğinden; dizi izlenirken seyircinin kafasında bir yandan da bu zor durum var ve bu da yapıma verdiği tepkiye müdahil oluyor.

KOMEDİ DİZİLERİNİ SÜRELERİ VURUYOR
Dr. Yener Girişken, araştırmanın; Türkiye'de dram ağırlıklı dizilerin, komedi dizilerine göre daha çok ilgi uyandırdığını ortaya çıkardığını söylüyor: "Ancak burada komedi dizilerine haksızlık etmemek gerekir. Çünkü dünyadaki örneklere bakıldığında, komedi dizileri dramlara göre daha kısa. Bunun temel sebebi, dram ağırlıklı dizilerde izleyicilerin dikkatini uzun (uzatılmış) sahnelerle yüksek tutmak mümkünken, komedi dizilerinde sürekli güldürmek veya tebessüm ettirmenin daha zor olması. Türkiye'de ise komedi dizileri reklam ve prodüksiyon kaygıları nedeniyle en az dramlar kadar uzun tutuluyor. Bu da komedi dizilerinin dikkat ve duygusal ilgi açısından neden geride kaldığını çok iyi açıklıyor."

MEZARLIK İLGİ ÇEKİYOR
Araştırmanın bulgularından biri de; Türk izleyicisi mahkeme sahnelerinden olumsuz etkilenirken, mezarlıkta geçen sahnelerde ise dikkat ve ilgisi yükseliyor. Mezarlıkta geçen sahneleri izleyiciler hiç ölmeyeceklermiş gibi, dışarıdan bir göz olarak izliyorlar. Ancak mahkeme sahnelerinde, devlet otoritesiyle hayatlarının bir bölümünde karşılaştıkları için veya karşılaşma ihtimalleri yüksek olduğu için olumsuz duyguları tetikleniyor.

MUHTEŞEM NÖROSKOR
Dizilerin nöroskorları karşılaştırmalı olarak incelendiğinde; dikkat ve duygusal ilgi skorları itibariyle 'Muhteşem Yüzyıl'ın zirvede olduğu görülüyor. Dikkat nöroskorunda ikinci sırada 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' yer alırken, aynı dizi duygusal ilgi skoru bakımından en son sırada. Stres skoru itibariyle ilk sırada yer alan dizi ise 'Adını Feriha Koydum'.

kaynak: sinemada.com

8 Nisan 2012 Pazar

Can Filmi(2012)

11 MAYIS 2012 DE SİNEMALARDA:

YÖNETMEN-SENARYO-YAPIMCI
RAŞİT ÇELİKEZER
ÖYKÜ
RAŞİT ÇELİKEZER & NÜANS ÇELİKEZER
YAPIM
DEFNE FİLM PRODÜKSİYON
ORTAK YAPIMCILAR
(EFEKT FİLM YAPIM) – BURAK AKİDİL
UMMAN KÜÇÜKYILMAZ

MÜZİK
TAMER ÇIRAY
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
ALİ ÖZEL
KURGU
AHMET CAN ÇAKIRCA
SANAT YÖNETMENİ
AYŞEN GÜREVİN KARAYTUĞ
GENEL KOORDİNATÖR
TURAN TOKEL
 TURAN TOKEL
OYUNCULAR
SELEN UÇER, SERDAR ORÇİN, YUSUF BERKAN DEMİRBAĞ, ERKAN AVCI, İDİL YENER, CENGİZ BOZKURT, ERDAL CİNDORUK, ZEYNEP YALÇIN, GÜRAY GÖRKEM, NİSA MELİS TELLİ Ve SERHAT NALBANTOĞLU, KÜRŞAT ALNIAÇIK, SAİT GENAY


filmin özeti:
Ayşe ve Cemal birbirlerini çok sevmiş ve evleneli daha birkaç yıl olmuştur. Geldikleri Büyükşehir'de Cemal orta ölçekli bir fabrikada vasıflı işçidir. Geçinecek kadar kazanıyordur. Her ikisi de çocukları olmasını çok ister. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca illegal yollara başvururlar. Ancak bu kararları onların yuvasını dağıtacaktır.



Başından beri tepkili olan Ayşe, çocuğa hiçbir zaman kendisininmiş gibi bakamaz. Cemal ise Ayşe'ye durumu kabul ettirmek için çok çaba gösterir. Ayşe yine de duruma alışamayacaktır. Çocuk bir yaşına gelene kadar durum böyle devam eder. Ve Cemal daha fazla dayanamaz. Evi terk eder. Ayşe çocukla bir başına kalır..

29 Mart 2012 Perşembe

Mahsun Kırmızıgül'den Elma Kokusu Filmi

Sanatçı ve Yönetmen Mahsun Kırmızıgül Beyaz Melek, Güneşi Gördüm, New York'ta Beş Minare filmlerinden sonra Hayat Devam ediyor dizisi ile yönetmenliğe devam etti, Yönetmen Şimdide Halepçe katliamını anlatan yeni film yapmak için Çalışmalara başladı. Filmin ismini Halepçede kullanılan kimyasal bombadan alan Elma kokusu ismi verildi.


 Halepçede Bir sabah çoçuklar uyandığında etrafta elma kokusu geldiğini duyarlar, çoçuklar ve büyükler bu güzel kokunun geldiğini merak ederek sokaklara çıkarlar, çoçuklar elma kokusunu içinde çektikçe ciğerleri yanmaya başlar ve zamanla ölüme doğru koşarlar...


Filmden ve oyunculardan biraz bahsedelim:


Mahsun Kırmızıgül’ün Halepçe Katliamı sırasında geçen bir hikayeyi anlatacağı yeni filminin adı belli oldu. Peki Mahsun başrol için hangi iki yıldızı düşünüyor?


Bir kısmını Kuzey Irak'ta çekeceği filmi için hedef büyüten Mahsun Kırmızıgül, İngiliz oyuncu Jude Law ve Güney Afrikalı aktris Charlize Theron'a teklif götürdü. Eğer kabul ederlerse Law'u, 'Martin', Theron'u ise savaş muhabiri Emma rolünde izleyeceğiz. 



 Milliyet'in haberine göre,gazeteci çift Emma'yla Martin'in oğulları Daren'ın mezuniyet töreniyle başlayan filmin ilerleyen bölümlerinde, Daren'ın aslında Baran adında bir Kürt çocuğu olduğu ortaya çıkıyor. Baran, Martin'in yakın arkadaşı; Kürt asıllı Şiar'ın oğlu olduğunu öğreniyor. Şiar, Halepçe'de katledilince Martin ve eşi Baran'ı sahipleniyor.

14 Mart 2012 Çarşamba

Türkiyede Çekilen Yabancı Filmler


5 Fingers (1952)
Altın Yumruk İstanbul'da
America, America (1963)
blue lagoon
Distant – (2002)
From Russia with Love (1963)
Hayalet Sürücü 2
Hitman 2
Indiana Jones
Istanbul (1957)
Istanbul (1985)
im julie
Jack Hunter
James Bond
kurtlar imparatorluğu
Midnight Express (1978)
Mission İstaanbul
Murder on the Orient Express
Politiki Kouzina
Pterodactyl (2005)
Te wu mi cheng (2001)
Tell Me Oh Khudaa
The International (2009)
The Net 2.0
Topkapi (1964)
Topkapi (1964)
Turkish Gambit
Yaratığın Pençesinde
You Can't Win'em All
Gergedan'ın Son Şiiri
Argo
Tinker Tailor Soldier Spy (Köstebek)

Tüm zamanların en iyi filmi


İnternet Film Veri Tabanı (İMDB), tüm zamanların en iyi 250 filmini sinemaseverlerin oylarına sundu.

İzleyici beğenileri, macera ve gerilim türünde kümelenirken, komedi filmlerine ilgi sınırlı kaldı.

Listede 1994 yapımı Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), 706 bin 662 oyla ilk sırada bulunuyor. Frank Darabont'un yönettiği, Tim Robbins ve Morgan Freeman'ın başrollerini paylaştığı film, 10 üzerinden 9,2 puan aldı.

Stephen King'in öyküsünden uyarlanan dramda; karısını öldürmek suçundan Shawshank Hapishanesi'ne gönderilen genç banker Andy Dufreyne, burada amansız bir hayat mücadelesi verir. Zamanla mahkumlarla dost olur, onları hayata bağlamayı başarır.
Top 250'de Esaretin Bedeli'ni 1972 tarihli Baba (Godfather) ve onun devamı olan 1974 tarihli Baba 2 (Godfather Part 2) izliyor. Puanı 9,2 olan Baba, aradan geçen senelere rağmen popülerliği koruyor. Mario Puzzo'nun yazdığı romandan uyarlanan, Francis Ford Coppola tarafından yönetilen film, sinemaseverlerden 529 bin 58 oy almayı başardı. Marlon Brando ve Al Pacino'nun hünerlerini sergilediği film, Sicilya'dan New York'a göç eden bir mafya ailesinin öyküsünü anlatır.

Corleone ailesinin diğer ailelere karşı güç mücadelesini öyküler. Baba; 1990'da ABD Kongre Kütüphanesi tarafından kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli fiilmler arasına seçilirken, yapımın ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verildi.

Serinin ilk filminden 2 sene sonra çekilen Baba 2 ise 9 puan ve 332 bin 434 oy elde etti. Burada Corleone ailesinde gücü elinde bulunduran iki kuşak konu alınır. Al Pacino ve Robert De Niro'nun oynadığı eser de 1993'te ABD Kongre Kütüphanesi tarafından kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli fiilmler arasına seçildi; ardından ABD Ulusal Film Arşivi'ne alındı.
Puanları temel alındılğında Baba serisinin ardından 8,9 ile Ucuz Roman (Pulp Fiction), İyi, Kötü ve Çirkin (Il buono, Il brutto, Il Cattivo), 12 Öfkeli Adam (12 Angry Men) ile Schindler'in Listesi (Schindler's List) geliyor.

Quentin Tarantino tarafından yönetilen 1994 yapımı Ucuz Roman, kült bir film olarak kabul ediliyor. John Travolta ve Uma Thurman'ın rol aldığı filmin oyu 554 bin 59.

Western türünde model olabilecek İyi, Kötü ve Çirkin ise 1966 tarihli olup izleyicilerden halen büyük ilgi görüyor. İtalyan Sergio Leone'nin yönettiği filmde, Clint Eastwood, Lee Van Clief, Eli Wallach oynadı. Yapım, izleyiciden 221 bin 203 oy alabildi.

İŞTE TÜM ZAMANLARIN EN İYİ 250 FİLMİ


İMDB'nin en iyi 250 filmin puanlarına göre sıralaması ve oyları şöyle:

Sıra Puan  Film  Oy 
1. 9.2 The Shawshank Redemption (1994) 706,662
2. 9.2 The Godfather (1972) 529,058
3. 9.0 The Godfather: Part II (1974) 332,434
4. 8.9 Pulp Fiction (1994) 554,459
5. 8.9 Il buono, il brutto, il cattivo. (1966) 221,203
6. 8.9 12 Angry Men (1957) 172,213
7. 8.9 Schindler's List (1993) 370,172
8. 8.8 The Dark Knight (2008) 640,976
9. 8.8 One Flew Over the Cuckoo's Nest (1975) 295,998
10. 8.8 The Lord of the Rings: The Return of the King (2003) 494,637
11. 8.8 Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back (1980) 360,737
12. 8.8 Fight Club (1999) 531,343
13. 8.8 Inception (2010) 492,133
14. 8.8 Shichinin no samurai (1954) 122,113
15. 8.7 The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring (2001) 515,566
16. 8.7 Goodfellas (1990) 312,769
17. 8.7 Star Wars (1977) 406,397
18. 8.7 Cidade de Deus (2002) 233,310
19. 8.7 Casablanca (1942) 208,059
20. 8.7 The Matrix (1999) 512,940
21. 8.7 C'era una volta il West (1968) 101,481
22. 8.7 Rear Window (1954) 153,077
23. 8.7 Raiders of the Lost Ark (1981) 310,811
24. 8.7 The Usual Suspects (1995) 343,723
25. 8.7 The Silence of the Lambs (1991) 338,950
26. 8.6 Se7en (1995) 400,445
27. 8.6 Psycho (1960) 188,583
28. 8.6 Forrest Gump (1994) 439,473
29. 8.6 The Lord of the Rings: The Two Towers (2002) 443,781
30. 8.6 It's a Wonderful Life (1946) 132,434
31. 8.6 Léon (1994) 288,921
32. 8.6 Memento (2000) 373,866
33. 8.6 Sunset Blvd. (1950) 70,966
34. 8.6 Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb (1964) 190,251
35. 8.6 Apocalypse Now (1979) 221,649
36. 8.5 American History X (1998) 321,549
37. 8.5 North by Northwest (1959) 116,152
38. 8.5 Citizen Kane (1941) 168,203
39. 8.5 Terminator 2: Judgment Day (1991) 323,998
40. 8.5 American Beauty (1999) 384,231
41. 8.5 Saving Private Ryan (1998) 364,845
42. 8.5 Toy Story 3 (2010) 186,760
43. 8.5 Taxi Driver (1976) 217,939
44. 8.5 Alien (1979) 236,455
45. 8.5 City Lights (1931) 40,777
46. 8.5 Sen to Chihiro no kamikakushi (2001) 150,178
47. 8.5 Vertigo (1958) 116,803
48. 8.5 The Shining (1980) 247,290
49. 8.5 Paths of Glory (1957) 58,202
50. 8.5 M (1931) 51,321
51. 8.5 Le fabuleux destin d'Amélie Poulain (2001) 246,767
52. 8.5 The Pianist (2002) 190,361
53. 8.5 The Departed (2006) 363,039
54. 8.5 Double Indemnity (1944) 48,506
55. 8.5 WALL•E (2008) 270,837
56. 8.4 Das Leben der Anderen (2006) 110,080
57. 8.4 Modern Times (1936) 50,689
58. 8.4 A Clockwork Orange (1971) 252,431
59. 8.4 Aliens (1986) 221,312
60. 8.4 Lawrence of Arabia (1962) 97,596
61. 8.4 To Kill a Mockingbird (1962) 104,948
62. 8.4 La vita è bella (1997) 153,309
63. 8.4 Back to the Future (1985) 281,739
64. 8.4 Requiem for a Dream (2000) 254,888
65. 8.4 Das Boot (1981) 87,954
66. 8.4 Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004) 298,665
67. 8.4 Reservoir Dogs (1992) 282,372
68. 8.4 The Third Man (1949) 62,434
69. 8.4 The Prestige (2006) 306,894
70. 8.4 Jodaeiye Nader az Simin (2011) 34,454
71. 8.4 L.A. Confidential (1997) 211,120
72. 8.4 Chinatown (1974) 102,763
73. 8.4 The Green Mile (1999) 284,930
74. 8.4 The Treasure of the Sierra Madre (1948) 41,764
75. 8.4 Nuovo Cinema Paradiso (1988) 62,247
76. 8.4 The Great Dictator (1940) 51,347
77. 8.3 Gladiator (2000) 391,539
78. 8.3 Once Upon a Time in America (1984) 98,739
79. 8.3 Monty Python and the Holy Grail (1974) 194,420
80. 8.3 Rashômon (1950) 51,112
81. 8.3 Full Metal Jacket (1987) 207,598
82. 8.3 Amadeus (1984) 126,663
83. 8.3 Some Like It Hot (1959) 86,541
84. 8.3 Ladri di biciclette (1948) 38,556
85. 8.3 Raging Bull (1980) 116,297
86. 8.3 Singin' in the Rain (1952) 70,986
87. 8.3 All About Eve (1950) 43,563
88. 8.3 Braveheart (1995) 322,659
89. 8.3 The Bridge on the River Kwai (1957) 75,226
90. 8.3 Metropolis (1927) 53,247
91. 8.3 2001: A Space Odyssey (1968) 202,429
92. 8.3 El laberinto del fauno (2006) 213,585
93. 8.3 Oldeuboi (2003) 140,170
94. 8.3 The Apartment (1960) 49,151
95. 8.3 Unforgiven (1992) 133,872
96. 8.3 Star Wars: Episode VI - Return of the Jedi (1983) 279,504
97. 8.3 The Sting (1973) 85,035
98. 8.3 Der Untergang (2004) 115,422
99. 8.3 Mononoke-hime (1997) 89,782
100. 8.3 Inglourious Basterds (2009) 295,114
101. 8.3 Indiana Jones and the Last Crusade (1989) 226,518
102. 8.3 Mr. Smith Goes to Washington (1939) 41,532
103. 8.3 The Elephant Man (1980) 78,780
104. 8.3 On the Waterfront (1954) 51,879
105. 8.3 Up (2009) 205,925
106. 8.3 Die Hard (1988) 256,708
107. 8.3 The Lion King (1994) 220,032
108. 8.3 Det sjunde inseglet (1957) 51,754
109. 8.3 The Maltese Falcon (1941) 63,158
110. 8.3 Hotaru no haka (1988) 49,333
111. 8.3 Gran Torino (2008) 213,904
112. 8.3 The Great Escape (1963) 80,228
113. 8.3 Rebecca (1940) 44,550
114. 8.2 Yôjinbô (1961) 37,255
115. 8.2 Batman Begins (2005) 369,159
116. 8.2 Per qualche dollaro in più (1965) 63,599
117. 8.2 Witness for the Prosecution (1957) 24,288
118. 8.2 The General (1926) 25,841
119. 8.2 Heat (1995) 197,896
120. 8.2 Snatch. (2000) 251,327
121. 8.2 Fargo (1996) 208,253
122. 8.2 Sin City (2005) 329,976
123. 8.2 Blade Runner (1982) 235,084
124. 8.2 Ran (1985) 42,518
125. 8.2 Smultronstället (1957) 29,000
126. 8.2 Touch of Evil (1958) 40,782
127. 8.2 The Artist (2011) 20,455
128. 8.2 Black Swan (2010) 210,983
129. 8.2 Toy Story (1995) 228,912
130. 8.2 Jaws (1975) 182,475
131. 8.2 Hotel Rwanda (2004) 124,980
132. 8.2 No Country for Old Men (2007) 270,799
133. 8.2 The King's Speech (2010) 151,238
134. 8.2 The Big Lebowski (1998) 238,947
135. 8.2 The Deer Hunter (1978) 116,212
136. 8.2 The Wizard of Oz (1939) 134,860
137. 8.2 Cool Hand Luke (1967) 59,498
138. 8.2 The Sixth Sense (1999) 322,979
139. 8.2 It Happened One Night (1934) 32,036
140. 8.2 Strangers on a Train (1951) 45,219
141. 8.2 Ikiru (1952) 20,947
142. 8.2 Scarface (1983) 217,438
143. 8.2 Annie Hall (1977) 86,627
144. 8.2 Kill Bill: Vol. 1 (2003) 311,619
145. 8.2 Warrior (2011) 59,480
146. 8.1 High Noon (1952) 42,926
147. 8.1 Platoon (1986) 143,999
148. 8.1 The Kid (1921) 21,732
149. 8.1 Le salaire de la peur (1953) 18,715
150. 8.1 The Gold Rush (1925) 28,494
151. 8.1 Trainspotting (1996) 204,932
152. 8.1 Into the Wild (2007) 161,241
153. 8.1 Donnie Darko (2001) 279,753
154. 8.1 Butch Cassidy and the Sundance Kid (1969) 74,366
155. 8.1 Lock, Stock and Two Smoking Barrels (1998) 180,735
156. 8.1 Slumdog Millionaire (2008) 264,503
157. 8.1 Notorious (1946) 39,148
158. 8.1 El secreto de sus ojos (2009) 43,664
159. 8.1 The Grapes of Wrath (1940) 30,307
160. 8.1 Sunrise: A Song of Two Humans (1927) 15,227
161. 8.1 Gone with the Wind (1939) 105,216
162. 8.1 Million Dollar Baby (2004) 201,269
163. 8.1 The Thing (1982) 116,625
164. 8.1 There Will Be Blood (2007) 174,117
165. 8.1 Casino (1995) 148,422
166. 8.1 Amores perros (2000) 84,894
167. 8.1 Life of Brian (1979) 126,356
168. 8.1 Groundhog Day (1993) 190,305
169. 8.1 Ben-Hur (1959) 76,130
170. 8.1 Les diaboliques (1955) 20,134
171. 8.1 Finding Nemo (2003) 247,730
172. 8.1 Tonari no Totoro (1988) 49,762
173. 8.1 The Big Sleep (1946) 35,946
174. 8.1 The Best Years of Our Lives (1946) 21,624
175. 8.1 The Terminator (1984) 249,837
176. 8.1 How to Train Your Dragon (2010) 123,353
177. 8.1 The Graduate (1967) 103,807
178. 8.1 V for Vendetta (2005) 323,770
179. 8.1 Stand by Me (1986) 121,431
180. 8.1 Twelve Monkeys (1995) 222,630
181. 8.1 Dog Day Afternoon (1975) 83,321
182. 8.1 The Bourne Ultimatum (2007) 211,909
183. 8.1 Good Will Hunting (1997) 217,505
184. 8.1 The Manchurian Candidate (1962) 42,039
185. 8.1 District 9 (2009) 239,679
186. 8.1 Judgment at Nuremberg (1961) 19,361
187. 8.1 Network (1976) 47,422
188. 8.1 Gandhi (1982) 70,732
189. 8.1 Les quatre cents coups (1959) 32,059
190. 8.1 Mary and Max (2009) 35,210
191. 8.1 The Night of the Hunter (1955) 32,902
192. 8.1 La battaglia di Algeri (1966) 18,653
193. 8.0 8½ (1963) 39,417
194. 8.0 Persona (1966) 23,805
195. 8.0 Dial M for Murder (1954) 42,230
196. 8.0 The Princess Bride (1987) 152,031
197. 8.0 The Killing (1956) 32,597
198. 8.0 Hugo (2011/II) 21,387
199. 8.0 The Wrestler (2008) 141,579
200. 8.0 Ratatouille (2007) 197,049
201. 8.0 The Hustler (1961) 32,482
202. 8.0 La strada (1954) 23,191
203. 8.0 Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2011) 153,058
204. 8.0 Who's Afraid of Virginia Woolf? (1966) 26,924
205. 8.0 La passion de Jeanne d'Arc (1928) 14,683
206. 8.0 The Girl with the Dragon Tattoo (2011) 54,640
207. 8.0 Fanny och Alexander (1982) 19,883
208. 8.0 The Exorcist (1973) 145,382
209. 8.0 Hauru no ugoku shiro (2004) 71,112
210. 8.0 Le scaphandre et le papillon (2007) 45,983
211. 8.0 Stalag 17 (1953) 25,385
212. 8.0 The Wild Bunch (1969) 39,004
213. 8.0 Sherlock Jr. (1924) 11,369
214. 8.0 Seppuku (1962) 7,692
215. 8.0 Star Trek (2009) 208,088
216. 8.0 A Streetcar Named Desire (1951) 43,623
217. 8.0 Barry Lyndon (1975) 50,832
218. 8.0 Rocky (1976) 141,459
219. 8.0 Kind Hearts and Coronets (1949) 16,818
220. 8.0 Avatar (2009) 400,910
221. 8.0 Drive (2011) 119,832
222. 8.0 All Quiet on the Western Front (1930) 27,909
223. 8.0 Le notti di Cabiria (1957) 15,367
224. 8.0 The Truman Show (1998) 234,630
225. 8.0 Mou gaan dou (2002) 46,192
226. 8.0 Festen (1998) 34,554
227. 8.0 A Beautiful Mind (2001) 198,231
228. 8.0 Rosemary's Baby (1968) 70,819
229. 8.0 Roman Holiday (1953) 42,479
230. 8.0 Låt den rätte komma in (2008) 93,315
231. 8.0 Mystic River (2003) 168,436
232. 8.0 Rope (1948) 43,609
233. 8.0 Yip Man (2008) 38,567
234. 8.0 Tropa de Elite 2 - O Inimigo Agora É Outro (2010) 19,196
235. 8.0 The Man Who Shot Liberty Valance (1962) 29,055
236. 8.0 Tôkyô monogatari (1953) 11,540
237. 8.0 Magnolia (1999) 149,122
238. 8.0 Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl (2003) 335,108
239. 8.0 Manhattan (1979) 51,926
240. 8.0 Big Fish (2003) 191,270
241. 8.0 In Bruges (2008) 148,688
242. 8.0 The Incredibles (2004) 223,380
243. 8.0 Stalker (1979) 29,223
244. 8.0 Beauty and the Beast (1991) 111,504
245. 8.0 Trois couleurs: Rouge (1994) 31,568
246. 8.0 Ed Wood (1994) 93,247
247. 8.0 Kaze no tani no Naushika (1984) 31,478
248. 8.0 Monsters, Inc. (2001) 188,420
249. 8.0 Nosferatu, eine Symphonie des Grauens (1922) 36,847
250. 8.0 Shutter Island (2010) 235,928

1 Mart 2012 Perşembe

Kendi filmlerinde oynayan ünlü yönetmenler

                                                              alfred hitchcock
                                                                          fatih aksoy
Uzun zamandan beri birçok Yönetmen çektikleri filmlerde başrol ve figüran olarak oynuyor. bugünlerde ise bu durum giderek yaygınlaşıyor. bu akımın dünyadaki öncülerinden biri Gerilim filmlerinin usta yönetmeni Alfred Hitchcock'dur ülkemizde ise OSMAN SEDEN kendi filmlerinde oynayarak bu akıma öncülük etmiştir.

İşte kendi filmlerinde oynayan bazı yönetmenler : 

Alfred Hitchcock :                     66 filminin 37'sinde
Osman F. Seden :                     100 Numaralı Adam ve birçok filminde
Faruk Aksoy :                           fetih 1453
Mehmet Tanrısever :                 Hüradam
Zeki Demirkubuz :                     Kader
Oliver Stone Borsa :                  Para Asla Uyumaz
Martin Scorsese :                      Taxi Driver sayısız ve filmin 12'sinde
sinan cetin :                                propaganda
mel gibson :                               breaveheart
slyvester stallone :                     staying alive
steven spielberg :                       jurassic park
fatih akın :                                  no passport no romania
frank miller :                               sin city
kevin costner :                            the postman ve birçok filminde
ezel akay :                                  hacivat karagöz nenden öldürüldü
mustafa altıoklar :                       ağır roman, istanbul kanatlarimin altinda
ezel :                                         akay neredesin firuze
yılmaz erdoğan :                         neşeli hayat ve birkaç filmi
roman polanski :                         chinatown
Alfred Hitchcock :                      lifeboat ve birçok filminde
François Roland Truffaut :          day for night
steve buscemi :                           trees lounge
Quentin tarantino :                      pulp fiction
Federico fellini :                          rome
tinto brass :                                posta kutusu
clint eastwood :                          unforgiven, million dollar baby
j jarmusch :                                a night on earth
Rainer Werner fassbinder :         beware of a holy whore
david cronenberg :                      fly
cameron crowe :                        singles
Jean-Luc goddard :                    le mepris
kevin smith :                               silent bob
nuri bilge ceylan :                        iklimler
peter jackson :                            bad taste, barindead
serdar akar :                               barda
kevin spacey :                             beyond the sea
spike lee :                                   do the right thing
peter jackson :                            lotr
teoman :                                     balans ve manevra
Türkan Şoray :                           Dönüş
Şafak Sezer :                              Kolpaçino
Uğur Yücel :                               Ejder Kapanı
yavuz turgul :                              gönül yarası
sırrı süreyya önder :                    beynelmilel
Frank Coraci :                           Click
Tunca Yönder :                          Minik Serçe

Renk Düzeltme filtreleri


Gözümüzün değişik renk sıcaklıklarına sahip ışık kaynaklarına uyum sağlaması nedeniyle her türlü ışık kaynağında renkleri ve tonları gerçek renklerine yakın görünür. Göz beyin kalibrasyonu beyaz ışığa endeksli çalışır, oysa fotograf filmleri renkleri objektif olarak görürler. Filmler gün ışığı sıcaklığına (5500 Kelvin ) ve tungsten ışığa (3200 Kelvin) göre ayarlanmışlardır, bu yüzden değişik ışık kaynaklarında renk düzeltici filtrelere ihtiyaç duyarlar. Bu filtreler:
80A, 80B, 80C numaralı mavi filtreler, tungsten aydınlatmanın meydana getirdiği aşırı kırmızılığı giderir.
85A, 85B, 85C numaralı turuncu filtreler, günışığında kullanılan tungsten tipi filmde aşırı maviliği giderir.
Flüoresan ışığı altında kullanılan gün ışığı filmlerinde oluşan mavi-yeşil renkleri düzeltmek için ise FL-D ve FL-W filtreleri kullanılır.

23 Ocak 2012 Pazartesi

A Separation -Bir Ayrılık (2011)


Asghar Farhadi’nin yazıp yönettiği “Jodaeiye Nader az Simin / Bir Ayrılık” Berlin Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Kadın Oyuncu” dallarında ödül kazanan ilk İran filmidir. Film; Batı’nın standartlarına uyum sağlayarak hem bireysel hem de kültürel bir yabancılaşma içinde olan Tahran’lı orta sınıf genç bir çiftin ayrılma kararıyla ortaya çıkan çözülmemiş gizemleri, öfkeli çatışmaları ve aile yükleri ile gelişen hakikatli bir öyküye sahip.

Simin, 11 yaşındaki kızları Termeh için daha iyi bir gelecek peşindedir. Ve bunun için yurt dışına yerleşmeyi planlar. Fakat kocası Nader, kendisini Alzheimer hastası babasına bakmakla yükümlü gördüğü için bu fikri sıcak karşılamaz. Bu uyuşmazlık sonucu ayrılmaya karar veren Simin boşanmayı talep eder. Fakat kısa süre içinde beklenmedik bir şekilde bu ilişkilerin içine hırsızlık suçlaması ve ölüm girince ortalık karışır. Seyirciyi, filmin ilk sahnesinden sonuna kadar hakim koltuğuna oturtan ve karakterlerin hem adli hem de ahlaki yük altındaki ezikliğine ortak eden yönetmen İran’ın yabancılaşma durumunu burjuva-işçi sınıfı ve laik-dindar kesişmelerle etkileyici bir şekilde sunuyor.

12 Ocak 2012 Perşembe

25. Kare Tekniği

BİLİNÇALTINA YÖNELİK MESAJLAR

Bilinçaltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “bilinçaltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin bilinçaltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor.

Bunlardan en çok kullanılanları :

1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.

2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla bilinçaltına itilen 25. kareler.

3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.

Bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Görsel ve işitsel olarak (bilinçli) algılananlar değil; bilinçaltı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur.

Bunlardan en çok kullanılan Dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. Peki, sistem nasıl işliyor?

İnsan kulağı sadece belirli frekans aralıklarındaki sesleri duyabilir. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanız, bu sizin duyabileceğiniz frekans aralığında olduğunu gösterir. İnsan beyninin algısı ise, bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir. Dikkat ediniz : “duyabilecek” demiyoruz, algılayabilecek diyoruz.

Yani, kulağımız ancak belirli bir frekans aralığındaki sesleri duyabilir. Fakat beynimiz bu aralığın çok daha ötesindeki sesleri algılar, hisseder.

Bilinçaltı ve bilinçaltının özelliklerini anlattığımız zaman, ne demek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Ancak şimdi öncelikli olarak bu subliminal mesajların neler olduğunu ve nasıl işlendiğini sizlere göstermemiz gerekiyor.

8-12 hertz dalga boyundaki subliminal mesaj içeren bir MP3'ü kulağınızla dinlersiniz, ancak içindeki gizli mesajı beyniniz dinler. Bu esnada kulağınız hiçbir şey duymaz. İnternette ve paylaşım programlarında bilinçaltı mesajları içeren MP3 dosyaları bulunmaktadır. Hatta bu gizli mesajları frekans aralıklarına göre analiz ederek ortaya çıkartan yazılımlar dahi vardır.

25. KARE

Kişinin bilinçaltına subliminal mesaj göndermenin birçok yolu olduğunu söylemiştik. İşte bunlardan bir diğeri de 25. kare tekniğidir. Peki, nedir bu 25. kare?

Gördüğümüz bir anlık görüntü, 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur. Sinema bandında, saat, dakika, saniye olarak bir diziliş vardır. Saniyeden sonra kare gelir ve bir saniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de "control-track" denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25. kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare anlıktır. Yani görüntü saniyede 1/24 olacakken, bu 1/25'e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve anında kaybolur. Genellikle görünmez, daha doğrusu görülür ama bilinçaltında kalır.

25. karenin temel mantığı da mesajı bilinç-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanayisinde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25. karelerle bilinçaltınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara maruz kalabiliyorsunuz.

Göz bunları görmüyor ama saniyenin üç binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü bilinçaltına ulaşıyor. Bu gizli mesajlar sayesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyetine ve ideolojisine göre vermek istediği mesajı 25. karelerle bilinçaltına göndermiş oluyor.


PEKİ, GÖREMEDİĞİMİZ HALDE NASIL ETKİLENİYORUZ BU 25. KARELERDEN?

Bu adamlar zaten açıktan açığa bu işi yapıyorlar. Filmlerle, reklamlarla her türlü mesajı veriyorlar. Buna rağmen niçin böyle gizli bir kare uyguluyorlar?

Cevabı çok basit; Çünkü gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor. Çünkü kişi, bilinçli bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya reddediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek olarak getirilmiş oluyor.

Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızın tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut reddetme gibi bir olanağımız var mı? Elbette hayır.

İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin bilinçli tercih hakkını gasp ederek, onları gizlice zehirlemek!

Bu işi yapanlar insanı ve insanın yaratılışını çok iyi biliyorlar. 1900’lü yıllara kadar uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların. Psikolog ve psikanalistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak  “İnsanı nasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticari hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu bilinçaltı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.

25. KARE NE ZAMAN VE NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

Bilinçaltının bütün görüntü, ses ve resimleri kaydetme özelliği 1900’lü yıllardan beri insanları yönlendirmek için kullanılmaktadır.

1900’lü yıllarda Knight Dunlap adında Amerikalı bir psikoloji profesörü gözbağcılık gösterisi yaparken bilinç gücüyle algılanmayan “hissedilemez gölgeler” kullanarak aynı uzunluktaki 2 çizgiyi seyircilerin farklı ölçülerde algılamasını sağlamıştı.

İşte buradan hareketle bilinç-altını hedef alarak mesaj göndermeyi hedefleyen ve adına subliminal mesajlar denen bu tür reklamlar ilk kez 1950'li yıllarda Amerika'da ortaya çıktı.

James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, saliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda : “patlamış mısır ye” ve “kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinçle algılayamadığı hâlde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar neticesinde kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü.

Bu şekilde, bilinç-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğu görülmüştür. İşte o gün bugündür uygulanan 25. kareler sadece bir insanı ya da bir topluluğu değil; bütün insanlığı tehdit etmektedir.

Bir grup psikolog ve yazar bu konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bu yöntemin uydurma ve efsane olduğunu ve insanları etkilemeyeceğini söylediler. Ancak, beyin dalgalarını ölçen teknolojilerin gelişmesi ile gizli mesaj içeren reklama beynin daha farklı ve fazla tepki verdiği gözlemlendikten sonra, bu yöntemin etkisi ispatlanmış oldu.

İşin en ilginç tarafı ise bu konuyu gündeme taşıyan, kitap, tez ve aile eğitim seminerlerinin yok denecek kadar az olmasıdır. Yıllardır uygulanan böyle ciddi ve hayati bir konunun nasıl olup da bütün bir insanlık tarafından henüz bu şekilde yeni yeni öğreniliyor olması düşündürücü olsa gerek.

ASIL HEDEF ÇOÇUKLAR

Subliminal teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğumuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve şahsiyetinin oluştuğu o en ciddî yaş dilimde (sıfır-yedi yaş arası) bu görüntüler içeride bilinçaltında hapsoluyor. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve duyduğunuza çok dikkat edin.

Özellikle Disney, yaptığı çizgi filmlerde cinsellik temasını yıllardır çocuklarımızın bilinçaltına kazımıştır.


BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLAM UYGULANMAKTADIR

Sizler, televizyonlarınızın karşısında uyumaya devam eden ruhlar, koltuğunuza oturup en sevdiğiniz dizi ya da filmleriniz yayına başlarken : “BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR” uyarısını görmediğinizi söyleyebilir misiniz?

Peki, ne demek “Sanal Reklam?”

Sanayi Bakanlığına göre sanal reklamın tarifi aşağıdaki gibi;

"Sanal reklam; hukuken kullanımı meşru görüntülerin, canlı veya banttan bilgisayar marifeti ile manipülasyonu ve söz konusu görüntülerde yer alan muhtelif unsurları reklam amacı ile hâlihazırda kullanılan veya ileride geliştirilecek teknolojiler vasıtasıyla oyun sahası ve çevresi üzerine düşürülen tüm görüntüleridir.”

Televizyonda izlediğimiz pek çok dizide ya da filmde ya marka yerleştirme ya da sanal reklam uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Bir dönem gişe rekorları kıran “Kurtlar Vadisi Irak” filmini hatırlayın. Film başlarken “Bu filmde sanal reklam uygulaması yapılmaktadır” uyarısı vardı. Ekranda bir ovada yol alan otomobili izlerken birden bir mimarlık firmasının reklam tabelası ve bir apartman beliriveriyor. Kerpiç evlerin üstüne getirilmek istenmiş ama başarılı olunamadığı için ortalık yerde duran uydu antenleri reklamları ve uyarı tabelalarının altında beliriveren markalar…

O halde en can alıcı soru şu; niçin sanal reklam? Çünkü bilinçaltına telkin göndermenin en iyi yolu.


25. kare tekniğinin  uygulandığı bir film :

DÖVÜŞ KLÜBÜ / The Fight Club

Niçin bu film? Bir kere adına bakarak bunun bir dövüş filmi olduğunu zannetmeyin.

“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar!” sloganı ile Modern insanın tüketim merkezli hayat tarzını sorgulayan ve aynı zamanda şizofren (çift-kişilikli) bir şahsiyeti anlatan bir filmdir dövüş kulübü.

Edward Norton ve Brad Pitt’in başrollerini paylaştığı ve David Fincher’in yönettiği bu film, 2000 yılında Empire Ödülü (İngiltere), 2001’de En iyi DVD, en iyi DVD anlatımı, en iyi DVD özel içerikleri ödülünü almıştı.  2005 yılında Total Film magazin ödüllerinde (UK) “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülüne layık görülmüştü.

Gerçekten çok etkileyici bir filmdir. Moderniteye karşı çıkarak :

“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar”
“Her şeyi kontrol etmeyi bırak ve rahat ol…”
“Nefret ettiğiniz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyorsunuz.”
“Seyrettiğiniz reklâmlar yüzünden araba ve kıyafet değiştiriyorsunuz.”
“Sizler paranız kadar iyisiniz.”
“Siz işiniz değilsiniz…”
“Bindiğiniz araba değilsiniz.”
“Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz” diyordu.



Şimdi, “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film öülü”ne lâyık görülen bu filmdeki 25. kareleri yakalayabilmek ve filmdeki her saniyeyi kare kare izleyebilmek için önce ;

1. Filmi bilgisayarınıza kaydedin.
2. Mediaplayer ile izlerken film sahnelerini 1/16 “Slow / yavaş” izleme modunda.
3. “klcodec” ile izlerken alttaki ok işaretlerinden “Decrease Speed”e üç kez tıklayıp filmi en yavaş haline getirmeniz gerekmektedir. Böylece her saniyeyi yaklaşık 5 saniyede izleyecek ve her kareyi tek-tek yakalayabileceksiniz.

SONUÇ:

1. Araştırmalarımızın sonucunda filmin yönetmeninin cinsi sapık (sexomaniac) olduğunu öğrendik.
2. Filmin (bizim yakalayabildiğimiz) 26 farklı yerinde 25inci kareler kullanılmış.
3. 25inci Kare tekniği ile elinde sigara olan Brad Pitt resmi filmin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir.
4. Yönetmen filmin 2 farklı yerinde 25inci kare tekniği ile erkek cinsel organını yerleştirmiş.
5. Yine filmin 2 yerinde Çocuk Pornosu bilinç-altına yerleştirilmiş.
6. Unutmayın 25. karelerin yer aldığı her film gibi bu filmde de normal seyrinde görülmesi gerekenlerin dışında hiçbir şey görülmüyor. Aslında çok şey görülüyor ancak hiç kimse ne gördüğünü bilmiyor.
7. Uyanmayanlar ve hâlâ 25. karenin varlığına ihtimal vermeyenler, denesin ve görsün diye filmdeki en can alıcı karelerin sadece bir kısmının dakika ve saniyelerini aşağıya sırasıyla yazıyoruz. İsteyen filmdeki tespit ettiğimiz bu dakika ve saniyelerde filmi durdurup kare kare izleyebilir.

06:02= elinde sigara olan Brad Pitt resmi,

31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı,

31:14 = cinsel öğeler,

46:41 =cinsel öğeler,

49:09 = cinsel öğeler,

50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları…

02:10:39= Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.

Filmin en tuhaf gelen bölümü ise Tayler’ in işi sabun imalatçılığı olmasına rağmen, 30. dakikadan itibaren, Tayler’i anlatırken onun bir sinema yapımcısı olduğunu anlatmasıdır. (Filmin sadece bu 2 dakikalık bölümünde Tayler bir sinema yapımcısıdır)

Şu ifadeler 30. dakikadan sonra   filmde aynen geçmektedir ;

“Sinema filmleri tek bir makarada olmaz; birkaç makarada olur ve bir kare bittiğinde diğer makaraya geçerken birisinin düğmeye basması gerekir. O an geldiği zaman projektörleri değiştirir ve film devam ettiği için kimse bir şey anlamaz. Çünkü bu iş beraberinde bir çok ilginç olanak da sunuyor. Bütün aile filmlerini kare kare görmüştür. Yani izleyici cesur köpek ile ünlü bir şahsiyeti aynı perdede izlerken neler gördüğünü bilmez. KİMSE GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR AMA GÖRÜYOR” der ve sorar: “ACABA KAÇINIZ ONU İŞ BAŞINDA YAKALAYABİLİRSİNİZ?”

Yani adamlar yaptıkları işi aynı filmin içinde anlatıyorlar!

REKLAMLARLA BİLİNCİ ÇALINAN İNSANLAR

İnsan beyninde bilinçaltının tepki verdiği iki önemli olay var : “doğum” ve “ölüm”. Bilinçaltımız bu iki olaya çok daha fazla tepki veriyor. Bu iki mesaja daha duyarlı.

“Sex” (cinsellik) mesajı doğum ilk örneğinde, “kill” (öldürmek) mesajı da ölüm ilk örneğinde karşılanıyor. Bu semboller verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde bilinçaltı bunları öncelikli algılar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde bu öncelikli depolanan veriler, davranış ve hareketlerimize yön çiziyor.

BİLİNÇALTI MESAJLAR YASAK DEĞİL Mİ?

Bilinçaltı reklamlarının etkisinin ispatlanmasının ardından bir yandan bu yöntemin kullanımı arttı ve diğer yandan da bu gibi yöntemlerin kullanılmasını önlemeye yönelik yasalar çıkartıldı. Ülkemizde RTÜK bilinçaltı reklamı : “Teknik cihazlar vasıtasıyla televizyon yayınlarında çok kısa süreli görüntüler kullanarak, izleyicilerin ancak bilinçaltıyla algılayabilecekleri ürün veya hizmetlerin tanıtılmasına ilişkin mesajlar içeren reklamlar” olarak tanımlamıştır.

Yasalarımız tüketicinin korunması bakımından, gizli reklam ve bilinçaltı reklamı da yasaklamıştır. 3984 sayılı yasanın 20. maddesi: "Reklamların, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edecek biçimde düzenlenmesini, bilinçaltı ile algılanan reklamlara izin verilmemesini" hükme bağlamıştır.

Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre de: "Yayınlarda gizli reklam yapılamaz. Programlarda açıkça reklam olduğu belirtilmedikçe ürün veya hizmetler reklam amacını taşıyan şekilde sunulamaz. Çok kısa sürelerle imaj veren, elektronik aygıt veya başka bir araç kullanılarak veya yapılarının ne olduğu konusunu izleyenlerin fark edemeyecekleri veya bilemeyecekleri bir biçime sokarak, bilinçaltıyla algılanmasını sağlayan reklamların yayınlanması yasaktır."

1964’te İngiltere, 1974’te ABD olmak üzere dünyadaki 55 ülke insanlarını bu tekniklere karşı korumaya almıştır. Rusya’nın Ekaterinburg şehrinde yayın yapan ATN Televizyonun “Otur ve ATN izle” şeklinde bir gizli mesaj verdiği tespit edilmiş ve 2 ay yayın lisansının iptal edilmesine neden olmuştur.

Neticede, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde bilinç-altı reklam yasaklanmıştır ama bütün reklamları, dizi, film ve belgeselleri bilinçaltı mesaj içerip içermediği noktasında denetleyecek bir yapı kurulamamıştır.

BİLİNÇALTI VE GENEL ÖZELLİKLERİ

Günlük hayatımızda yaşadığımız bazı sorunların bilinçaltımızdan kaynaklandığını hep söyleriz ama acaba kaçımız bilinçaltımızın gücünün ve öneminin farkındayız?

Bilinçaltı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram bilincimizin farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Bilinçaltı, alt benlik, bilinç dışı olarak da adlandırılan bilinçaltı kişiliğimizin farkında olmadığımız, kontrolümüz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır.

Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir hafıza deposudur. Tecrübelerinizi hatıralar şeklinde depolar. Bilinç-altı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaliyete dökülmesinden de sorumludur.

Bilinçaltımız, zihin telkin yoluyla ikna olunmaya müsaittir. Bilinç, zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. En önemli vazifesi ise depoladığı verilere dayanarak mutluluğu sağlamaktır.

Bilinçaltı zihin delillerle ne ikna edilebilir, ne de aldatılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir. Bilinç-altının en mühim özelliği ise, bilincimizin farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Siz beş katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama bilinçaltınızda bu sayı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair hatıralar bilinçaltı kayıtlarının arasında bulmak pekâlâ mümkündür.

Bilinç aynı anda üç ila yedi işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna aktarılır.

Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz ama kavrayış olarak algılayamadığımız her şey bilinçaltına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve gelecekteki hareketlerimize yön çizer. İşte tam da bu aşamada bilince değil ama bilinçaltına hitap eden bütün propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden tekrarlar deruni algılarımıza yöneliktir.
GERÇEK  GÖRMEDİKLERİMİZ Mİ?

Bilinçaltı dediğimiz şey, bilincin binde dokuz yüz doksan dokuzunu oluşturuyor. Yani biz şu anda bu yazıyı, binde bir seviyesinde görüyor, dinliyor ve okuyoruz.

Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” olarak isimlendirilen, gözün fovea hareketleri sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri bilinçaltına atıyor. Bu söylediklerimiz bilimsel verilerdir.

Biz, normal şartlarda gözümüzün fovea hareketleriyle beynimizde depolanan şeylerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde on tane deterjan arasından bir tanesini çekip alıyoruz. Yani gördüğümüzün ve de duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, bilinç ortamına çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu oluyor.

Yani biz görmediğimizi zannettiğimiz şeyleri aslında görüyoruz ve bilinçaltımıza gönderilen verilerin karar verme ya da faaliyete geçme aşamasında fikirlerimizi ve davranışlarımızı doğrudan etkiliyor.

Yazar  Psk. Dan. İdris BİLEN
ezberbozanbilgiler.com
                                                                                                                                        Alıntıdır......