15 Nisan 2012 Pazar

Pedagojİk formasyon programı kaldırıldı


Pedagojik Formasyon Sertifika Programı Yök’ün 05.04.2012 Tarihli Yükseköğretim Genel Kurul Toplantısında Alınan Kararlar doğrultusunda kaldırılmıştır.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Fakültesi sayfasında yayınlanan habere göre pedagojik formasyon sertifika programının kaldırılmasına ilişkin karar şöyledir:

05.04.2012 Tarihli Yükseköğretim Genel Kurul Toplantısında Alınan Kararlar

a)Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 09.02.2012 tarihli toplantısında alınan öğretmenlik programlarında açık veya uzaktan eğitim sistemiyle lisans programlarına öğrenci alınmaması hususundaki kararı da dikkate alınarak 2012-1013 eğitim-öğretim yılı da dahil olmak üzere Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi bünyesinde yer alan Okul Öncesi Öğretmenliği ile İngilizce Öğretmenliği programları ile öğrenci alan mevcut uzaktan eğitim öğretmenlik programlarının öğrenci alımının durdurularak kapatılmasına,

b) Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacı olan Okul Öncesi Öğretmenliği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ,Özel Eğitim Bölümü öğretmenlikleri, İlköğretim Din kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği ikinci öğretim programları hariç Eğitim Fakülteleri bünyesinde yer alan diğer alanlardaki mevcut ikinci öğretim programlarının kapatılmasına, kapatılan alanlarda yeni ikinci öğretim programlarının açılmamasına,

c)Yeni pedagojik formasyon sertifika programları açılmamasına ve daha önce açılmasına izin verilen programların da mevcut öğrencilerin işlemleri bittikten sonra kapatılmasına, karar verilmiştir.

Kaynak: http://egitim.gop.edu.tr/birimDefault.aspx?dilId=1&birimlerId=7

Görüşlerimiz

Bundan sonra üniversiteler pedagojik formasyon sertifika programı açamayacaklardır.Ancak pedagojik formasyon sertifika programının kaldırılması,formasyon eğitiminin verilmeyeceği anlamına gelmemektedir.Çünkü bazı öğretmenliklerde pedagojik formasyon almaksızın atanamayacak öğretmenlik alanları bulunmaktadır.Örneğin;

Adalet Öğretmenliği:

Hukuk Fakültesi (*)

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi

Kamu Yönetimi

Bahçecilik Öğretmenliği:

Bitkisel Üretim

Bahçe Bitkileri

Bitki Koruma

Peyzaj

Peyzaj Mimarlığı

Biyoloji (Botanik)

Süs Bitkileri

Yukarıdaki öğretmenliklere Meb 80 sayılı çizelgede kaynak olarak herhangi bir eğitim fakültesi bölümü gösterilmeyip,formasyon sertifikası olanların atamaları yapılacağı belirtilmektedir.

Eğer formasyon eğitimi kaldırıldığı takdirde bu öğretmenliklere atama nasıl yapılacaktır?

Yök ve Meb kararın alınmasında bunları düşünmüş olması gerekmektedir.

Pedagojik Formasyon Sertifika Programı kaldıralacağına göre ortaya 3 adet görüş çıkmaktadır:

1.Ya eski Ales’li sistem olan olan Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans şekline dönülecektir.(Bu ihtimal düşüktür.Çünkü Ales başvuruları öncesinde duyurulmuş bir karar değildir.)

2.Ya da yeni alternatif bir formasyon programı getirilecektir.

3.Ya da belli bir süre formasyon programlarına öğrenci alımına son verilecektir.

Formasyon ile ilgili gelişmeler olduğu takdirde bilgi verilecektir.

12 Nisan 2012 Perşembe

YERALTI (2012 YERLİ FİLM)



Vizyon tarihi: 13 Nisan 2012

Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular: Engin Günaydın, Nergis Öztürk, Serhat Tutumluer, devamı...

uzun metrajlı film Türkiye . Tür Dram
Süre: 107 dk Yapım yılı: 2012
Dağıtımcı: Tiglon

Özet: Karanlık filmlerin yönetmeni Zeki Demirkubuz, ünlü Rus yazar Dostoyevsky'nin Yeraltından Notlar adlı klasik yapıtından esinlenerek kurguladığı son filmini Ankara'da çekti. Başrolde televizyon komedilerinden sonra sinemada dramatik karakterlere geçiş yapan Engin Günaydın'ı seyrettiğimiz film bu sezonun öne çıkan yerli yapımları arasında yer alıyor.
Nefret ettiği eski arkadaşlarının akşam yemeğine kendisini zorla davet ettiren Muharrem'in, bu yemek ile birlikte başlayan didişmeleri, ego gösterileri sonucu eski defterlerin açılması ile utanç dolu hesaplaşmalarla karşı karşıya kalmasını konu alan Yeraltı, bireyin varoluşsal sorunlarını irdeleyen bir film.
Zeki Demirkubuz'un Yeraltı filminin galası 31. İstanbul Film Festivali'nde.
FİLMİN FRAGMANI:

FİLM(2012 YERLİ FİLM)


Vizyon tarihi: 13 Nisan 2012

Yönetmen: Kerem Topuz
Oyuncular: Öznur Kula, Özgür Emre Yıldırım, Cumali Karakaya, devamı...

uzun metrajlı film Türkiye . Tür Aksiyon
Süre: 97 dk Yapım yılı: 2011
Dağıtımcı: Medya Vizyon


Özet: Kemal Mutlu bir sinema filmi çekmeyi kafasına koyan, yönetmenlik heveslisi bir gençtir. Amatör bir kamera alıp, sürekli çevresini çekmeye başlar. Beraber yaşadığı ev arkadaşı Nuri'nin yetimhane yıllarından olan arkadaşı İzzet hapisten çıktıktan sonra bir gün çıkagelir. Nuri ne kadar naif, sakin kendi halinde bir insansa İzzet o kadar tersine bıçkın ve bela dolu bir adamdır. Kemal doğal hayatım akışında filmi için tam da aradığı adamı bulduğuna inanır ve onun her anını kameraya almaya başlar.
Beraber o akşam dışarı çıkmalarıyla İzzet'in gittikleri mekanlarda olay çıkartması bir olur. Bara eğlenmeye gelen oyuncu Öznur Kula’yı silah zoruyla rehin alan İzzet, kadını Kemal ve Nuri'nin evine götürür ve gece gitgide çığrından çıkar...Kemal artık yönetmen olarak kontorülü tamamen kaybetmiştir...
Kerem Topuz’un ilk uzun metrajlı sinema deneyimi olan ve "içinden film geçen filmler" teması çevresinde gelişen yapım, kurgu-gerçeklik arasındaki ince çizgiyi her an kaybedebileceğimizi hatırlatıyor...
FİLMİN FRAGMANI:

AÇLIK OYUNLARI (2012)



Vizyon tarihi: 23 Mart 2012

Yönetmen: Gary Ross
Oyuncular: Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson, Liam Hemsworth, devamı...
Orijinal adı The Hunger Games
uzun metrajlı film ABD . Tür Aksiyon , Dram , Bilimkurgu
Süre: 102 dk Yapım yılı: 2012
Dağıtımcı: Tiglon


Özet: Yakın bir gelecekte Kuzey Amerika kuraklık ve arkasından gelen yangın ve kıtlıklarla zayıflayarak çökmüş; yerini bir başkent ve 12 eyaletten oluşan Panem adında bir ülkeye bırakmıştır. Bu yeni ülkede her sene eyaletlerden kura ile seçilen ikişer gencin katıldığı "Açlık Oyunları" düzenlenmektedir. Kısmen eğlence amaçlı, kısmen de halka göz dağı vermeyi hedefleyen bu oyunlar, ayrıca tüm Panem ülkesinde televizyonlardan da izlenmektedir. 24 farklı 'yarışmacı' bütün televizyon seyircilerinin gözleri üzerindeyken, rakiplerini eleme ve hayatta kalma mücadelesi vermektedirler.
Katniss'in 16 yaşımdaki kız kardeşi Primrose, maden yataklarıyla ünlü eyaletin 'kadın yarışmacısı' olarak seçildiğinde Katniss onun yerini almak için gönüllü olur. Erkek katılımcı Peeta ile Katniss, kendilerinden yaş ve kuvvet açısından daha büyük, güçlü ve ömürleri boyunca bu an için eğitilmiş olan rakiplerine karşı ayakta durmaya çalışırlar...
Ülkemizde Seabiscuit 'in yazar ve yönetmeni olarak tanıdığımız Gary Ross'un yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film Suzanne Collins'in aynı adlı romanından gene Ross tarafından beyazperdeye aktarıldı. Film başrollerini ise genç oyuncular Jennifer Lawrence ve Josh Hutcherson paylaşıyor...
FİLMİN FRAGMANI:

Öğrenci Kısa Filmleri Neden Berbattır ?


İnternette epeydir dolaşan bir yazı. Kimin yazdığını belli değil sanırım. Biraz kısaltılmış bir çevirisini yapmaya çalıştım. Bayağı eğlenceli, film yapma niyeti olanlara da yararlı olacaktır tahminimce. Yani, hem güldürüyor, hem düşündürüyor.

Kaydırma + Zum
Yani, zum yaparken kamerayı geri kaydırmak… Ya da tersi… Ortadaki nesne aynı boyutta kalırken arka plan değişir. En yaratıcılıktan uzak ve kabak tadı vermiş numaralardan biri. Filminizin “ben bir öğrenci filmiyim” diye bağırmasından başka bir işe yaramaz. Hitchcock, Vertigo’da kullandı, Spielberg Jaws’ta kullandı ama artık yeter.

Acı Çeken Sanatçı Filmi
Hikaye şöyledir: Bunalımlı bir sanatçı (yazar, sanatçı, heykeltraş veya müzisyen; ama %90’ında yazar), bir tür iç çatışma halindedir (bir akrabası ölmüştür, kitap yetişirmeye çalışıyordur falan). Bu rencide ruh, bir ilham kaynağı ile karşılaşır (güzel bir kadın, yaşlı bir bilge, büyülü bir zamazingo falan), bu da kahramana bir tür aydınlanma yaşatır ve yaratıcı bunalımını aşar (kitabını veya resmini bitirir, ilham perisinin heykelini yapar falan). Acı Çeken Sanatçı filmi, genellikle “kendiyle boğuşan adam” hikayesidir, ki izleyeni ilk iki dakikada uyutacağı garantidir. Bu filmlerin bir ayırt edici özelliği de, kahramanın en az bir dakika boyunca (genelde sigara içerekten) boşluğa baktığı sahnedir.

Aşırı Yavaş Diyalog
Bir öğretmenim bir keresinde bana, “bir saniyelik gerçek zaman, üç saniyelik film zamanına denktir” demişti. Akılda tutmak lazım. Öğrenci filmlerinde dikkatinizi çekmiştir, iki cümle arasında hep gereğinden uzun bir boşluk vardır. Neden böyle yaparlar, bilinmez. Ortalama bir “gerçek” filme baktığınızda, genelde diyalogların çok hızlı olduğunu görürüz. Çünkü insanlar, konuştuklarından daha hızlı anlayabilirler. Ayrıca bu yavaş diyalog, senaryodaki kötü bir repliğin etkisini arttırır. Bir sonraki replik gelene kadar geçen sürede, kötü replik, bir osuruk gibi havada asılı kalır.

Rüya Sahneleri ve Geri Dönüşler
Eğer öğrenci filminin Kung Fu’nun bir bölümü gibi görünmesini istemiyorsan, rüya sahneleri ve geri dönüşlerden uzak dur, Çekirge. Bir rüya sahnesi genelde, “karakter hakkında bilgi vermek için aklıma daha iyi bir şey gelmedi” demektir. Komik rüya sahneleri hariç. Onlar serbest.

Kötü Ses
Görüntüsü çok güzel bir film yapabilirsiniz, ama ses kötüyse, film de kötü olur. Kötü ses kadar öğrenci filmini mahveden bir şey yoktur. Tamam, bütçeler kısıtlıdır, ama çoğu öğrenci yönetmen, görüntüye verdiği önemi sese vermez.

“Bakın, ben yönetmen oldum” çekimleri
Örnekleri arasında, akvaryumun arkasından çekim, nedensizce tepeden çekim, kamerayı yamuk tutarak çekim falan vardır. En meşhuru da “buzdolabının bakış açısı” çekimidir, yani kamerayı buzdolabının içine, çöp kovasına, tuvaletin içine falan koyarak yapılan çekim. Tamam, hevesinizi almak istiyorsunuz, ama çok dandik görüneceğini unutmayın.


Yanlış Oyuncu Seçimi
· Filmdeki arzu nesnesi olarak kız arkadaşınızı oynatırsanız, seyirci bunu fark eder.
· Tabii bir gudubeti süper model gibi göstermeye de çalışmayın.
· Dengesiz çiftler… Seyirci, siz öyle istemediğiniz halde, “bu kızın bu adamla ne işi var” diye düşünmesin.
· Yaşlı karakterleri arkadaşlarınıza oynatmayın. Saçları beyazlatmak için bebe pudrası kullanıp takma sakal takarak altından kalkamazsınız.
· Yeri gelmişken söyleyelim. Birilerini sırf seksi oldukları için oynatmayın. Bu genellikle genç erkek yönetmenlerin yaptığı bir şeydir. İster itiraf etsinler, ister etmesinler; sırf beğendikleri bir kızla bir süre takılmak için, güzel kızlara rol yazarlar. Genellikle senaryo bu kızın açık saçık giyinmesini ya da çıplak olmasını gerektirir. Böylece abazan yönetmenimizin fantezileri şenlenir. Film yapıyorsunuz, bikini yarışması değil… Eğer derdiniz başkaysa, hiç ayak altında dolaşmayın.

Kaş-Göz Oynatmak
Aşırı mimikler, deneysel tiyatroda ya da pandomimde işe yarayabilir, ama filmde olmaz. Yalnızca, eğer karakterler ilk dört dakika içinde seks yapıyorlarsa, kabul edilebilir.

“Hiçbir Şey Olmaz” Filmi
Çok sık rastlanan bir kötü öğrenci filmi tipi. Genelde, bir baş karakterin, çevresindekilerle hiçbir yere varmayan konuşmalar yapması şeklinde cereyan eder. 45 dakika hiçbir şey olmaz. Sonda bir anda nereden geldiği belli olmayan şekilde heyecan yükselir ve her şey bir sonuca bağlanmaya çalışılır. Ama o ana kadar herhangi bir çatışma ya da merak uyandıracak bir şey olmadığı için, seyirci uyumuştur ve finali kaçırır. Bu filmlerin en yaygın temaları “çocukluğuma ait hiç kimsenin umurunda olmayan tatlı anılar”, “yaşamdan, yaşamın kendisinden daha sıkıcı bir kesit”, “tanıdığım komik insanlar” gibi şeylerdir. Yaklaşık yarısında alkolik ve yalnız bir anne veya baba vardır.

Kameranın İçine Yürüyen Karakter
Bir karakter kameraya doğru yürür ve objektifin içine girer, görüntü kararır. Arkasından da kameradan uzaklaştığını görürüz. Aman ne büyük buluş!

Video Efektlerinin Aşırı Kullanımı
Eğer hikayenizi anlatmak için gerçekten bir işlevi yoksa, efektlerden uzak durun. Sırf biri sizi Avid’in önüne oturttu ve elinizin altında bir sürü efekt var diye kendinizi onları kullanmak zorunda hissetmeyin. Amacınız, güzel bir film yapmak. Tabii cinelook ya da renk düzeltme tarzı efektleri bunun dışında tutmak lazım. Ayrıca bindirmelerden mümkün olduğunca uzak durun, bir anlamı olmadıkça kullanmayın. Kesmeyle aynı şey değildir.

Dramatik Sigara
Kahramanımızın bir derdi vardır. Ne yapar? Bir sigara yakar. Tamam, insanlar sıkkın olduklarında bir sigara yakabilirler, ama bunu anlatmak için daha özgün bir şeyler de bulabilirsiniz, değil mi?

Aynadan Çekim
Yanlış anlamayın, aynadan çekim yerinde kullanıldığında iyi bir etki yaratır. Ama öğrenci yönetmenler, bunun gibi pek çok tekniğin suyunu çıkardıkları için, aynadan çekim, doğrudan “kötü öğrenci filmi” sinyali verir. “Süper! Kadın el aynasını masanın üstünde koymuştur, böylece arkada duran kocasını da görürüz, hem de aynı karede! Aman Allahım, ne kadar dahiyim!”


Anlatıcı Ses
Hikayenizi anlatmak için aksiyon kullanmamanın kötü bir bahanesi… Öğrenciler anlatıcı sese bayılırlar, çünkü karakteri ve filmin dünyasını anlatmak için ilginç bir sahne düşünemeyecek kadar tembeldirler. Anlatıcı ses, ucuz durur ve sıkıcıdır. Eğer hikayenizi anlatmak için aksiyon kullanmak istemiyorsanız, film okulunda ne işiniz var? Gidin kitap yazın. Film yapıyorsanız da, anlatıcı sesi çok dikkatli kullanın.

Bitmek Bilmeyen Bitiş Jeneriği
Anladık, filminizi çok seviyorsunuz ve teşekkür etmek istediğiniz çok insan var. Ama bu film, bir gösterimde on tane film izleyecek insanlara gösterilecek. Filmin kendisinden uzun süren bitiş jenerikleri görmüşlüğümüz vardır. O yüzden şunları aklınızda tutun:
1) Yazılar hızlı aksın. Bayağı hızlı aksın.
2) Karakterler küçük olsun.
3) Ekibin her üyesinin adı ekranda tek başına görünmek zorunda değildir.
4) Aile ağacınızın tamamına ismiyle teşekkür etmeniz gerekmez.

Aşırı ve Gereksiz Küfür
Niye? Çünkü gangsterler sert adamlardır. Çünkü Rezervuar Köpekleri’ne bayıldınız. Çünkü herkese ne kadar sistem karşıtı falan olduğunuzu göstermek istiyorsunuz. Hadi oradan!
Sahne Bir: Kahramanımız uyanır.
Bir filmi, çalar saatin çalmasıyla başlatmak kadar baştan aşağı kötü bir fikir yoktur. Biri saati susturur. Uyanır. Esner. Arkasından “Aman tanrım, geç kaldım!” şeklinde bir replik gelir. Tamam, anladık. Ama neden bu kadar çok görüyoruz bunu.

Kabak Tadı Veren Konular
Birisi eşcinseldir (ya da cinselliğini sorgulamaktadır). Birisi ölmektedir. Birisi uyuşturucu kullanmaktadır (hiç kimse filminizde esrar ya da eroin gösterecek kadar cesur olmanızı umursamaz, tabii biri eroini gözüne enjekte ediyorsa, o başka). Birinin annesi ölmektedir. Birisi, bir başkasını takip etmektedir. Genç gangsterler. Yaşlı gangsterler. Duygusal çocuk kendisini sevmeyen bir kızı sever. Birisi AIDS olmuştur. Ucube kahramanlar (birisinin sırtından çıkan üçüncü bir kolu vardır, ama sonunda onu seven üç kollu bir kız bulur). Birisi banyo küvetinde ölür (temizlemesi ne kadar kolay, değil mi?). Eski korku ya da karate filmleriyle dalga geçmek. Birisi şehirde dolaşıp çevresine bakınır. Sokak fahişesi, onu kurtarmak isteyen bir adam bulur. Çocuklar göründükleri kadar masum değildirler (evet, biliyoruz). Kötü evlilik. Tecavüz. Tek yumurta ikizleri. Ve nihayet en popülerleri: İntihar.

Son Söz:
Sanatta kural yoktur. Ama aslında vardır. Size paradoks gibi görünebilir. Kalbinizden ne geçiyorsa onu yapmakta serbestsiniz tabii. Ama aklınızda bulundurun, işin tekniğini bilmeden sanat yapmaya çalışmak genellikle sizi anlaşılmazlığa ve kendini beğenmişliğe götürür. Ama birçok insan da David Lynch’i sever.

gnoxis.com
Alıntıdır...

11 Nisan 2012 Çarşamba

Evde fotoğraf stüdyosu nasıl kurulur.


Fotograf çekim Teknikleri , Eğitim
Evde kuracağınız bir fotoğraf stüdyosu, aydınlatma tekniklerinin ince noktalarını keşfetmek için en iyi yerdir. Boş bir yatak odası, garaj ya da tavan arasına sahip olacak kadar şanslıysanız hemen işe koyulabilirsiniz. Eğer her an kullanabileceğiniz boş bir makanınız yoksa, evdeki odalardan birini zaman zaman bir stüdyo olarak da kullanabilirsiniz.

Fotoğraf stüdyosu yapmak için gereken odanın büyüklüğü, ne çekmek istediğinize bağlıdır. Örneğin, esas ilgi alanınız doğada bulunan küçük nesneler veya natürmortsa, 9-10 metrekarelik bir oda yeterlidir. Öte yandan, tam boy portreler çekecekseniz ihtiyacınız olan yer daha büyük olacaktır. Belki 18-20 metrekare.

Farklı türden çekimler yapılan bir stüdyo belli bir esneklik gerektirecektir. Bu yüzden böyle bir stüdyonun biçimi ince uzun değil, kareye yakın olmalıdır. Rahat bir dikdörtgen ya da kare biçimi stüdyo içinde çalışırken ışıklarınızı sadece konunun önüne ve arkasına değil, yanlarına da yerleştirebilirsiniz.

2.75m veya daha yüksek bir tavan, esnekliği artırması açısından tercih edilir. Yüksek tavan, ışıkların ya da reflektörlerin konunun oldukça yukarısına konabilmesine ve uzun fon dekorları kullanabilmesine imkan verir.

Normal olarak flaş ya da lamba gibi yapay ışık kullanacaksınız. Buna rağmen, eğer evdeki stüdyonuzda güneş ışığının girdiği büyük bir pencere varsa, böyle güzel bir olanağı da kullanmanız gerekir. Gün ışığı filmi ve flaş, pencereden gelen ışıkla birlikte kullanılabilir, çünkü hepsinin renk ısısı aynıdır. Yine de, yapay ışığın tek başına kullanılması gerekli olan durumlarda pancur ya da ışık geçirmeyen perdeler şarttır.

Duvarların ve tavanın rengi özellikle önemlidir. Beyaz tonlu yüzeyler ışığı en çok yansıtan yüzeylerdir. Bu nedenle, genel aydınlatma açısından en iyi seçimdirler. Dahası, istenmeyen renk sıçramalarından korkmadan, ışığı beyaz duvarlar ve tavandan konunuzun üstüne yansıtma özgürlüğünüz olacaktır. Açık renk de olsa duvarlarda sakın parlak boya kullanmayın; böyle boyalı yüzeyler, ışık vurunca istenmeyen parlak noktalar oluşturur.

Göz önüne almanız gereken diğer önemli hususlar: titreşimleri üç - ayak üstüne konmuş makineye iletmeyen, iyi ve sağlam bir döşeme; yeteri kadar raf ve depo alanı; modeller için iyi aydınlatılmış bir makyaj köşesi ve ışık üniteleri için çok sayıda elektrik prizi. Başka bir seçenek de çok prizli bir uzatma kablosu alıp, ışıkların fişlerini buraya takmaktır.

Depo: Küçük aksesuar, dekorlar vb. için düşündüğünüzden daha fazla yere ihtiyacınız olur. Bu nedenle, mümkün olduğu kadar çok raf ve dolap yapın.

Makyaj köşesi: Bu bir ev stüdyosu için şart değildir; ama; eğer modellerle çalışmak istiyorsanız, böyle bir köşe oldukça yararlı olacaktır.

Fotofludlar: İki ya da üç fotoflud çok genel aydınlatma imkanı verir. Fotofludlar ışığın yayılmasını sağlar

Reflektörler: Bunlar basit beyaz kartonlar ya da daha parlak ve keskin bir ışık elde etmek için mutfak folyosuyla kaplanmış tahtalar olabilir.

Fon perdeleri: Çeşitli renklerde fon kağıtları ve perdeleri bulundurun.

Kapakçıklar: Çeşitli büyüklük ve biçimlerdeki kapakçıklar farklı etkiler üretmek için stüdyo ışıklarına takılabilir.


Stüdyo flaşı: Amatör stüdyo flaşları daha ucuzdur. Elektrikle çalışırlar. Ayrıca istendiğinde kullanılabilecek özel güç üniteleri de vardır. Sıradan bir flaşla aynı renk ısısına sahiptirler.

Masa: Sağlam yapılmış bir masa küçük nesneleri koymak için gereklidir.

Mat - beyaz duvarlar ve tavan: Işığı yansıtan bir yüzey olarak kullanıldığı zaman bu tür yüzeyler renk parlaması ya da renk sıçraması yapmaz

Döşeme: Sert, kaymayan bir döşeme, makinenin oturduğu sehpa ve yerde duran ışıklarınız için sağlam bir taban oluşturur.

Pencere: Stüdyonuzda doğal gün ışığı girmesine imkan verir. Ama, sadece yapay ışık isteniyorsa pancurlar ya storlarla kapatılabilir.

veyselkeles.blogcu.com
Alıntıdır....

TÜRK İZLEYİCİSİNİN BEYİN DALGALARI ORTAYA ÇIKARDI!


İzleyicinin dizilere verdiği tepkiler, beyin dalgalarının incelendiği özel bir araştırmayla belirlendi. Sonuca göre; 'Muhteşem Yüzyıl'da 'Hürrem' karakteri seyircinin ilgisi çekiyor, 'Adını Feriha Koydum' dizisi ise geriyor..

Türk halkının hayatında diziler çok önemli bir yer tutuyor. Hatta çoğu kişi dizilerle yatıp kalkıyor; 'Fatmagül'ün davasının sonucunun ne olacağı, 'Hürrem'in yeni entrikaları, 'Feriha'nın mutluluğu yakalayıp yakalamayacağı sohbetlerin başlıca konularını oluşturuyor.

11 DİZİ ELE ALINDI
Milyonları ekran başına kilitleyen popüler diziler ve bu dizilerde oynayan karakterler, bir araştırmaya konu oldu. Hangi karakterlerin daha çok duygusal ilgi yarattığı ve stres seviyesinin hangi sahnelerde arttığı özel bir çalışmayla belirlendi. Ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar; reklamların ne zaman girmesi, ürün yerleştirmelerin hangi oyuncunun görüldüğü sahnede olması gerektiği gibi konularda ipuçları sunuyor. Ekranlarda boy gösteren en popüler 11 dizinin nöromarketing ölçümleri, beyin EEG'si tekniğiyle Türkiye'de ilk defa Thinkneuro tarafından MediaCat için gerçekleştirildi. Nöroskorlar; gönüllü deneklerin beyin aktivasyonlarının ölçülmesiyle elde edildi.

ESAS OĞLANA NE OLDU?
32 gönüllünün karakterlere verdiği tepkiler incelendiğinde ortaya beklenmedik sonuçlar çıkıyor. Dizilerin lokomotifi olduğu düşünülen yıldız başrol oyuncuları zaman zaman kitleleri peşinden sürükleyemeyebiliyor. Bunun bir örneği 'Kuzey Güney' dizisinde görülüyor. Dizide Buğra Gülsoy'un canlandırdığı 'Güney', hemen her sahnede Kıvanç Tatlıtuğ'un oynadığı 'Kuzey'den daha çok ilgi çekiyor. Hatta 'Kuzey'in 'Güney'e yumruk attığı sahnede, duygusal ilgi eğrisinde sert ve ani bir düşüş yaşanıyor.

SARILMAYI SEVİYORUZ
Aynı şekilde 'Muhteşem Yüzyıl'da 'Hürrem'in göründüğü sahnelerde dikkat artmasına rağmen duygusal ilgi ya yatay seyrediyor ya da düşüyor. Buna karşın 'Şehzade Mustafa' ve 'Kanuni'nin olduğu sahnelerde duygusal ilgi daha yüksek. Yani; türlü entrikalarla padişahın nikahına nail olan 'Hürrem Sultan', haksız yere öldürüldüğü düşünülen Şehzade Mustafa kadar dikkat çekse de, o kadar duygusal ilgi çekmiyor. Thinkneuro'nun yönetici ortağı Dr. Yener Girişken, "Türkiye'nin bilinçaltı kodlarını çıkardığımız reklam, film ve dizi ölçümlerinde görüyoruz ki; samimi ve içten bir sarılmanın ve tensel temasın olduğu sahneler izleyicilerin dikkat seviyesini daha da yukarı çekiyor" diyor.

ŞİDDETTEN RAHATSIZ OLUYORLAR
Dr. Girişken'e göre; silah, bıçak ve herhangi bir saldırının olduğu ve izleyicilerde korku algısı yaratan sahnelerde duygusal ilgi artıyor. Ancak etki gerçekleştiğinde; yani yumruk/kılıç indiğinde, silah patladığında bu duygusal ilgi dip yapıyor. Duygusal ilgi ve dikkatin bu sahnelerde dibe vuruyor olması; aile içi ya da toplumsal şiddetten muzdarip Türk izleyicisi hakkında sosyolojik ipuçları da veriyor. Çocukluğundan itibaren ebeveyninden, abi/abladan, belki okulda öğretmenden, patrondan şiddet gören ve bu rollerden biri olarak şiddet uygulayan Türk toplumu, çıkan sonuçlara göre şiddetten rahatsız oluyor, hatta korkuyor.

32 GÖNÜLLÜ DENEK ÇALIŞTI
Araştırma kapsamında; 1-8 Mart günleri arasında yayınlanan fragmanlar; yaşları 18-60 arasında değişen, 17'si kadın 15'i erkek toplam 32 gönüllü deneğin katılımıyla test edildi. Ölçümler, bir evin misafir odası olarak tasarlanmış laboratuvarda yapıldı ve ölçümler sırasında beyin dalgalarını içeren toplam 40 milyon veri elde edildi. Analizlerin sonucunda, dizilerin ne kadar dikkat çektiği, hangi karakterlerin daha çok duygusal ilgi yarattığı ve stres seviyesinin hangi saniyelerde arttığı belirlendi.

SİNEMADA DA KULLANILIYOR
Sinema sektörü dünya çapında her yıl daha da büyüyor. Milyonlarca dolar bütçelerle çekilen filmlerin 'gişe' rakamları ise elbette çok stratejik bir değer taşıyor. Bugüne dek izleyicilerin neyi komik ya da korkunç bulacaklarını, çekilen filmlerin izleyiciyi memnun edip etmeyeceğini senaristler, yönetmenler ve yapımcılar kendi deneyimleriyle ve içgüdüleriyle tahmin etmeye çalıştılar ancak artık oyunun kuralları değişiyor. Nörobilim; psikoloji, sosyal bilimler, reklam ve pazarlama alanlarında olduğu gibi sinema sektöründe de üretim sürecinin daha etkin olmasını sağlıyor. Örneğin gişe rekorları kıran 'Avatar' filminin çekimi sırasında kullanıldığı açıklanan nöropazarlama ölçümleri, Hollywood'da sıklıkla başvurulan bir yöntem haline geldi.


OYUNCUNUN ÖZEL HAYATI ETKİLİYOR
Araştırma, Türk izleyicisinin ekrana körü körüne bağlı olmadığını da ortaya koyuyor. İzleyici kendisine sunulan kurguya huşu içinde dalmıyor. Bunu da şu gerçek ortaya koyuyor: Araştırmaya dahil edilen 11 dizi içinde stres skoru en yüksek çıkan yapım; 'Adını Feriha Koydum' olmuş. Bunun da en büyük sebebi, dizinin başrol oyuncularından Vahide Gördüm'ün kansere yakalanarak diziden ayrılmak zorunda kalması. Her ne kadar senaryo gereği Gördüm'ün oynadığı karakter memleketine dönse de, oyuncunun özel hayatı izleyiciler tarafından bilindiğinden; dizi izlenirken seyircinin kafasında bir yandan da bu zor durum var ve bu da yapıma verdiği tepkiye müdahil oluyor.

KOMEDİ DİZİLERİNİ SÜRELERİ VURUYOR
Dr. Yener Girişken, araştırmanın; Türkiye'de dram ağırlıklı dizilerin, komedi dizilerine göre daha çok ilgi uyandırdığını ortaya çıkardığını söylüyor: "Ancak burada komedi dizilerine haksızlık etmemek gerekir. Çünkü dünyadaki örneklere bakıldığında, komedi dizileri dramlara göre daha kısa. Bunun temel sebebi, dram ağırlıklı dizilerde izleyicilerin dikkatini uzun (uzatılmış) sahnelerle yüksek tutmak mümkünken, komedi dizilerinde sürekli güldürmek veya tebessüm ettirmenin daha zor olması. Türkiye'de ise komedi dizileri reklam ve prodüksiyon kaygıları nedeniyle en az dramlar kadar uzun tutuluyor. Bu da komedi dizilerinin dikkat ve duygusal ilgi açısından neden geride kaldığını çok iyi açıklıyor."

MEZARLIK İLGİ ÇEKİYOR
Araştırmanın bulgularından biri de; Türk izleyicisi mahkeme sahnelerinden olumsuz etkilenirken, mezarlıkta geçen sahnelerde ise dikkat ve ilgisi yükseliyor. Mezarlıkta geçen sahneleri izleyiciler hiç ölmeyeceklermiş gibi, dışarıdan bir göz olarak izliyorlar. Ancak mahkeme sahnelerinde, devlet otoritesiyle hayatlarının bir bölümünde karşılaştıkları için veya karşılaşma ihtimalleri yüksek olduğu için olumsuz duyguları tetikleniyor.

MUHTEŞEM NÖROSKOR
Dizilerin nöroskorları karşılaştırmalı olarak incelendiğinde; dikkat ve duygusal ilgi skorları itibariyle 'Muhteşem Yüzyıl'ın zirvede olduğu görülüyor. Dikkat nöroskorunda ikinci sırada 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' yer alırken, aynı dizi duygusal ilgi skoru bakımından en son sırada. Stres skoru itibariyle ilk sırada yer alan dizi ise 'Adını Feriha Koydum'.

kaynak: sinemada.com

8 Nisan 2012 Pazar

Can Filmi(2012)

11 MAYIS 2012 DE SİNEMALARDA:

YÖNETMEN-SENARYO-YAPIMCI
RAŞİT ÇELİKEZER
ÖYKÜ
RAŞİT ÇELİKEZER & NÜANS ÇELİKEZER
YAPIM
DEFNE FİLM PRODÜKSİYON
ORTAK YAPIMCILAR
(EFEKT FİLM YAPIM) – BURAK AKİDİL
UMMAN KÜÇÜKYILMAZ

MÜZİK
TAMER ÇIRAY
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
ALİ ÖZEL
KURGU
AHMET CAN ÇAKIRCA
SANAT YÖNETMENİ
AYŞEN GÜREVİN KARAYTUĞ
GENEL KOORDİNATÖR
TURAN TOKEL
 TURAN TOKEL
OYUNCULAR
SELEN UÇER, SERDAR ORÇİN, YUSUF BERKAN DEMİRBAĞ, ERKAN AVCI, İDİL YENER, CENGİZ BOZKURT, ERDAL CİNDORUK, ZEYNEP YALÇIN, GÜRAY GÖRKEM, NİSA MELİS TELLİ Ve SERHAT NALBANTOĞLU, KÜRŞAT ALNIAÇIK, SAİT GENAY


filmin özeti:
Ayşe ve Cemal birbirlerini çok sevmiş ve evleneli daha birkaç yıl olmuştur. Geldikleri Büyükşehir'de Cemal orta ölçekli bir fabrikada vasıflı işçidir. Geçinecek kadar kazanıyordur. Her ikisi de çocukları olmasını çok ister. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca illegal yollara başvururlar. Ancak bu kararları onların yuvasını dağıtacaktır.



Başından beri tepkili olan Ayşe, çocuğa hiçbir zaman kendisininmiş gibi bakamaz. Cemal ise Ayşe'ye durumu kabul ettirmek için çok çaba gösterir. Ayşe yine de duruma alışamayacaktır. Çocuk bir yaşına gelene kadar durum böyle devam eder. Ve Cemal daha fazla dayanamaz. Evi terk eder. Ayşe çocukla bir başına kalır..