23 Ocak 2012 Pazartesi

A Separation -Bir Ayrılık (2011)


Asghar Farhadi’nin yazıp yönettiği “Jodaeiye Nader az Simin / Bir Ayrılık” Berlin Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Kadın Oyuncu” dallarında ödül kazanan ilk İran filmidir. Film; Batı’nın standartlarına uyum sağlayarak hem bireysel hem de kültürel bir yabancılaşma içinde olan Tahran’lı orta sınıf genç bir çiftin ayrılma kararıyla ortaya çıkan çözülmemiş gizemleri, öfkeli çatışmaları ve aile yükleri ile gelişen hakikatli bir öyküye sahip.

Simin, 11 yaşındaki kızları Termeh için daha iyi bir gelecek peşindedir. Ve bunun için yurt dışına yerleşmeyi planlar. Fakat kocası Nader, kendisini Alzheimer hastası babasına bakmakla yükümlü gördüğü için bu fikri sıcak karşılamaz. Bu uyuşmazlık sonucu ayrılmaya karar veren Simin boşanmayı talep eder. Fakat kısa süre içinde beklenmedik bir şekilde bu ilişkilerin içine hırsızlık suçlaması ve ölüm girince ortalık karışır. Seyirciyi, filmin ilk sahnesinden sonuna kadar hakim koltuğuna oturtan ve karakterlerin hem adli hem de ahlaki yük altındaki ezikliğine ortak eden yönetmen İran’ın yabancılaşma durumunu burjuva-işçi sınıfı ve laik-dindar kesişmelerle etkileyici bir şekilde sunuyor.

12 Ocak 2012 Perşembe

25. Kare Tekniği

BİLİNÇALTINA YÖNELİK MESAJLAR

Bilinçaltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “bilinçaltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin bilinçaltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor.

Bunlardan en çok kullanılanları :

1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.

2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla bilinçaltına itilen 25. kareler.

3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.

Bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Görsel ve işitsel olarak (bilinçli) algılananlar değil; bilinçaltı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur.

Bunlardan en çok kullanılan Dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. Peki, sistem nasıl işliyor?

İnsan kulağı sadece belirli frekans aralıklarındaki sesleri duyabilir. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanız, bu sizin duyabileceğiniz frekans aralığında olduğunu gösterir. İnsan beyninin algısı ise, bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir. Dikkat ediniz : “duyabilecek” demiyoruz, algılayabilecek diyoruz.

Yani, kulağımız ancak belirli bir frekans aralığındaki sesleri duyabilir. Fakat beynimiz bu aralığın çok daha ötesindeki sesleri algılar, hisseder.

Bilinçaltı ve bilinçaltının özelliklerini anlattığımız zaman, ne demek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Ancak şimdi öncelikli olarak bu subliminal mesajların neler olduğunu ve nasıl işlendiğini sizlere göstermemiz gerekiyor.

8-12 hertz dalga boyundaki subliminal mesaj içeren bir MP3'ü kulağınızla dinlersiniz, ancak içindeki gizli mesajı beyniniz dinler. Bu esnada kulağınız hiçbir şey duymaz. İnternette ve paylaşım programlarında bilinçaltı mesajları içeren MP3 dosyaları bulunmaktadır. Hatta bu gizli mesajları frekans aralıklarına göre analiz ederek ortaya çıkartan yazılımlar dahi vardır.

25. KARE

Kişinin bilinçaltına subliminal mesaj göndermenin birçok yolu olduğunu söylemiştik. İşte bunlardan bir diğeri de 25. kare tekniğidir. Peki, nedir bu 25. kare?

Gördüğümüz bir anlık görüntü, 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur. Sinema bandında, saat, dakika, saniye olarak bir diziliş vardır. Saniyeden sonra kare gelir ve bir saniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de "control-track" denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25. kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare anlıktır. Yani görüntü saniyede 1/24 olacakken, bu 1/25'e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve anında kaybolur. Genellikle görünmez, daha doğrusu görülür ama bilinçaltında kalır.

25. karenin temel mantığı da mesajı bilinç-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanayisinde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25. karelerle bilinçaltınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara maruz kalabiliyorsunuz.

Göz bunları görmüyor ama saniyenin üç binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü bilinçaltına ulaşıyor. Bu gizli mesajlar sayesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyetine ve ideolojisine göre vermek istediği mesajı 25. karelerle bilinçaltına göndermiş oluyor.


PEKİ, GÖREMEDİĞİMİZ HALDE NASIL ETKİLENİYORUZ BU 25. KARELERDEN?

Bu adamlar zaten açıktan açığa bu işi yapıyorlar. Filmlerle, reklamlarla her türlü mesajı veriyorlar. Buna rağmen niçin böyle gizli bir kare uyguluyorlar?

Cevabı çok basit; Çünkü gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor. Çünkü kişi, bilinçli bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya reddediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek olarak getirilmiş oluyor.

Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızın tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut reddetme gibi bir olanağımız var mı? Elbette hayır.

İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin bilinçli tercih hakkını gasp ederek, onları gizlice zehirlemek!

Bu işi yapanlar insanı ve insanın yaratılışını çok iyi biliyorlar. 1900’lü yıllara kadar uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların. Psikolog ve psikanalistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak  “İnsanı nasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticari hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu bilinçaltı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.

25. KARE NE ZAMAN VE NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

Bilinçaltının bütün görüntü, ses ve resimleri kaydetme özelliği 1900’lü yıllardan beri insanları yönlendirmek için kullanılmaktadır.

1900’lü yıllarda Knight Dunlap adında Amerikalı bir psikoloji profesörü gözbağcılık gösterisi yaparken bilinç gücüyle algılanmayan “hissedilemez gölgeler” kullanarak aynı uzunluktaki 2 çizgiyi seyircilerin farklı ölçülerde algılamasını sağlamıştı.

İşte buradan hareketle bilinç-altını hedef alarak mesaj göndermeyi hedefleyen ve adına subliminal mesajlar denen bu tür reklamlar ilk kez 1950'li yıllarda Amerika'da ortaya çıktı.

James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, saliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda : “patlamış mısır ye” ve “kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinçle algılayamadığı hâlde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar neticesinde kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü.

Bu şekilde, bilinç-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğu görülmüştür. İşte o gün bugündür uygulanan 25. kareler sadece bir insanı ya da bir topluluğu değil; bütün insanlığı tehdit etmektedir.

Bir grup psikolog ve yazar bu konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bu yöntemin uydurma ve efsane olduğunu ve insanları etkilemeyeceğini söylediler. Ancak, beyin dalgalarını ölçen teknolojilerin gelişmesi ile gizli mesaj içeren reklama beynin daha farklı ve fazla tepki verdiği gözlemlendikten sonra, bu yöntemin etkisi ispatlanmış oldu.

İşin en ilginç tarafı ise bu konuyu gündeme taşıyan, kitap, tez ve aile eğitim seminerlerinin yok denecek kadar az olmasıdır. Yıllardır uygulanan böyle ciddi ve hayati bir konunun nasıl olup da bütün bir insanlık tarafından henüz bu şekilde yeni yeni öğreniliyor olması düşündürücü olsa gerek.

ASIL HEDEF ÇOÇUKLAR

Subliminal teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğumuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve şahsiyetinin oluştuğu o en ciddî yaş dilimde (sıfır-yedi yaş arası) bu görüntüler içeride bilinçaltında hapsoluyor. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve duyduğunuza çok dikkat edin.

Özellikle Disney, yaptığı çizgi filmlerde cinsellik temasını yıllardır çocuklarımızın bilinçaltına kazımıştır.


BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLAM UYGULANMAKTADIR

Sizler, televizyonlarınızın karşısında uyumaya devam eden ruhlar, koltuğunuza oturup en sevdiğiniz dizi ya da filmleriniz yayına başlarken : “BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR” uyarısını görmediğinizi söyleyebilir misiniz?

Peki, ne demek “Sanal Reklam?”

Sanayi Bakanlığına göre sanal reklamın tarifi aşağıdaki gibi;

"Sanal reklam; hukuken kullanımı meşru görüntülerin, canlı veya banttan bilgisayar marifeti ile manipülasyonu ve söz konusu görüntülerde yer alan muhtelif unsurları reklam amacı ile hâlihazırda kullanılan veya ileride geliştirilecek teknolojiler vasıtasıyla oyun sahası ve çevresi üzerine düşürülen tüm görüntüleridir.”

Televizyonda izlediğimiz pek çok dizide ya da filmde ya marka yerleştirme ya da sanal reklam uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Bir dönem gişe rekorları kıran “Kurtlar Vadisi Irak” filmini hatırlayın. Film başlarken “Bu filmde sanal reklam uygulaması yapılmaktadır” uyarısı vardı. Ekranda bir ovada yol alan otomobili izlerken birden bir mimarlık firmasının reklam tabelası ve bir apartman beliriveriyor. Kerpiç evlerin üstüne getirilmek istenmiş ama başarılı olunamadığı için ortalık yerde duran uydu antenleri reklamları ve uyarı tabelalarının altında beliriveren markalar…

O halde en can alıcı soru şu; niçin sanal reklam? Çünkü bilinçaltına telkin göndermenin en iyi yolu.


25. kare tekniğinin  uygulandığı bir film :

DÖVÜŞ KLÜBÜ / The Fight Club

Niçin bu film? Bir kere adına bakarak bunun bir dövüş filmi olduğunu zannetmeyin.

“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar!” sloganı ile Modern insanın tüketim merkezli hayat tarzını sorgulayan ve aynı zamanda şizofren (çift-kişilikli) bir şahsiyeti anlatan bir filmdir dövüş kulübü.

Edward Norton ve Brad Pitt’in başrollerini paylaştığı ve David Fincher’in yönettiği bu film, 2000 yılında Empire Ödülü (İngiltere), 2001’de En iyi DVD, en iyi DVD anlatımı, en iyi DVD özel içerikleri ödülünü almıştı.  2005 yılında Total Film magazin ödüllerinde (UK) “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülüne layık görülmüştü.

Gerçekten çok etkileyici bir filmdir. Moderniteye karşı çıkarak :

“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar”
“Her şeyi kontrol etmeyi bırak ve rahat ol…”
“Nefret ettiğiniz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyorsunuz.”
“Seyrettiğiniz reklâmlar yüzünden araba ve kıyafet değiştiriyorsunuz.”
“Sizler paranız kadar iyisiniz.”
“Siz işiniz değilsiniz…”
“Bindiğiniz araba değilsiniz.”
“Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz” diyordu.



Şimdi, “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film öülü”ne lâyık görülen bu filmdeki 25. kareleri yakalayabilmek ve filmdeki her saniyeyi kare kare izleyebilmek için önce ;

1. Filmi bilgisayarınıza kaydedin.
2. Mediaplayer ile izlerken film sahnelerini 1/16 “Slow / yavaş” izleme modunda.
3. “klcodec” ile izlerken alttaki ok işaretlerinden “Decrease Speed”e üç kez tıklayıp filmi en yavaş haline getirmeniz gerekmektedir. Böylece her saniyeyi yaklaşık 5 saniyede izleyecek ve her kareyi tek-tek yakalayabileceksiniz.

SONUÇ:

1. Araştırmalarımızın sonucunda filmin yönetmeninin cinsi sapık (sexomaniac) olduğunu öğrendik.
2. Filmin (bizim yakalayabildiğimiz) 26 farklı yerinde 25inci kareler kullanılmış.
3. 25inci Kare tekniği ile elinde sigara olan Brad Pitt resmi filmin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir.
4. Yönetmen filmin 2 farklı yerinde 25inci kare tekniği ile erkek cinsel organını yerleştirmiş.
5. Yine filmin 2 yerinde Çocuk Pornosu bilinç-altına yerleştirilmiş.
6. Unutmayın 25. karelerin yer aldığı her film gibi bu filmde de normal seyrinde görülmesi gerekenlerin dışında hiçbir şey görülmüyor. Aslında çok şey görülüyor ancak hiç kimse ne gördüğünü bilmiyor.
7. Uyanmayanlar ve hâlâ 25. karenin varlığına ihtimal vermeyenler, denesin ve görsün diye filmdeki en can alıcı karelerin sadece bir kısmının dakika ve saniyelerini aşağıya sırasıyla yazıyoruz. İsteyen filmdeki tespit ettiğimiz bu dakika ve saniyelerde filmi durdurup kare kare izleyebilir.

06:02= elinde sigara olan Brad Pitt resmi,

31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı,

31:14 = cinsel öğeler,

46:41 =cinsel öğeler,

49:09 = cinsel öğeler,

50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları…

02:10:39= Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.

Filmin en tuhaf gelen bölümü ise Tayler’ in işi sabun imalatçılığı olmasına rağmen, 30. dakikadan itibaren, Tayler’i anlatırken onun bir sinema yapımcısı olduğunu anlatmasıdır. (Filmin sadece bu 2 dakikalık bölümünde Tayler bir sinema yapımcısıdır)

Şu ifadeler 30. dakikadan sonra   filmde aynen geçmektedir ;

“Sinema filmleri tek bir makarada olmaz; birkaç makarada olur ve bir kare bittiğinde diğer makaraya geçerken birisinin düğmeye basması gerekir. O an geldiği zaman projektörleri değiştirir ve film devam ettiği için kimse bir şey anlamaz. Çünkü bu iş beraberinde bir çok ilginç olanak da sunuyor. Bütün aile filmlerini kare kare görmüştür. Yani izleyici cesur köpek ile ünlü bir şahsiyeti aynı perdede izlerken neler gördüğünü bilmez. KİMSE GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR AMA GÖRÜYOR” der ve sorar: “ACABA KAÇINIZ ONU İŞ BAŞINDA YAKALAYABİLİRSİNİZ?”

Yani adamlar yaptıkları işi aynı filmin içinde anlatıyorlar!

REKLAMLARLA BİLİNCİ ÇALINAN İNSANLAR

İnsan beyninde bilinçaltının tepki verdiği iki önemli olay var : “doğum” ve “ölüm”. Bilinçaltımız bu iki olaya çok daha fazla tepki veriyor. Bu iki mesaja daha duyarlı.

“Sex” (cinsellik) mesajı doğum ilk örneğinde, “kill” (öldürmek) mesajı da ölüm ilk örneğinde karşılanıyor. Bu semboller verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde bilinçaltı bunları öncelikli algılar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde bu öncelikli depolanan veriler, davranış ve hareketlerimize yön çiziyor.

BİLİNÇALTI MESAJLAR YASAK DEĞİL Mİ?

Bilinçaltı reklamlarının etkisinin ispatlanmasının ardından bir yandan bu yöntemin kullanımı arttı ve diğer yandan da bu gibi yöntemlerin kullanılmasını önlemeye yönelik yasalar çıkartıldı. Ülkemizde RTÜK bilinçaltı reklamı : “Teknik cihazlar vasıtasıyla televizyon yayınlarında çok kısa süreli görüntüler kullanarak, izleyicilerin ancak bilinçaltıyla algılayabilecekleri ürün veya hizmetlerin tanıtılmasına ilişkin mesajlar içeren reklamlar” olarak tanımlamıştır.

Yasalarımız tüketicinin korunması bakımından, gizli reklam ve bilinçaltı reklamı da yasaklamıştır. 3984 sayılı yasanın 20. maddesi: "Reklamların, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edecek biçimde düzenlenmesini, bilinçaltı ile algılanan reklamlara izin verilmemesini" hükme bağlamıştır.

Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre de: "Yayınlarda gizli reklam yapılamaz. Programlarda açıkça reklam olduğu belirtilmedikçe ürün veya hizmetler reklam amacını taşıyan şekilde sunulamaz. Çok kısa sürelerle imaj veren, elektronik aygıt veya başka bir araç kullanılarak veya yapılarının ne olduğu konusunu izleyenlerin fark edemeyecekleri veya bilemeyecekleri bir biçime sokarak, bilinçaltıyla algılanmasını sağlayan reklamların yayınlanması yasaktır."

1964’te İngiltere, 1974’te ABD olmak üzere dünyadaki 55 ülke insanlarını bu tekniklere karşı korumaya almıştır. Rusya’nın Ekaterinburg şehrinde yayın yapan ATN Televizyonun “Otur ve ATN izle” şeklinde bir gizli mesaj verdiği tespit edilmiş ve 2 ay yayın lisansının iptal edilmesine neden olmuştur.

Neticede, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde bilinç-altı reklam yasaklanmıştır ama bütün reklamları, dizi, film ve belgeselleri bilinçaltı mesaj içerip içermediği noktasında denetleyecek bir yapı kurulamamıştır.

BİLİNÇALTI VE GENEL ÖZELLİKLERİ

Günlük hayatımızda yaşadığımız bazı sorunların bilinçaltımızdan kaynaklandığını hep söyleriz ama acaba kaçımız bilinçaltımızın gücünün ve öneminin farkındayız?

Bilinçaltı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram bilincimizin farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Bilinçaltı, alt benlik, bilinç dışı olarak da adlandırılan bilinçaltı kişiliğimizin farkında olmadığımız, kontrolümüz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır.

Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir hafıza deposudur. Tecrübelerinizi hatıralar şeklinde depolar. Bilinç-altı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaliyete dökülmesinden de sorumludur.

Bilinçaltımız, zihin telkin yoluyla ikna olunmaya müsaittir. Bilinç, zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. En önemli vazifesi ise depoladığı verilere dayanarak mutluluğu sağlamaktır.

Bilinçaltı zihin delillerle ne ikna edilebilir, ne de aldatılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir. Bilinç-altının en mühim özelliği ise, bilincimizin farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Siz beş katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama bilinçaltınızda bu sayı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair hatıralar bilinçaltı kayıtlarının arasında bulmak pekâlâ mümkündür.

Bilinç aynı anda üç ila yedi işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna aktarılır.

Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz ama kavrayış olarak algılayamadığımız her şey bilinçaltına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve gelecekteki hareketlerimize yön çizer. İşte tam da bu aşamada bilince değil ama bilinçaltına hitap eden bütün propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden tekrarlar deruni algılarımıza yöneliktir.
GERÇEK  GÖRMEDİKLERİMİZ Mİ?

Bilinçaltı dediğimiz şey, bilincin binde dokuz yüz doksan dokuzunu oluşturuyor. Yani biz şu anda bu yazıyı, binde bir seviyesinde görüyor, dinliyor ve okuyoruz.

Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” olarak isimlendirilen, gözün fovea hareketleri sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri bilinçaltına atıyor. Bu söylediklerimiz bilimsel verilerdir.

Biz, normal şartlarda gözümüzün fovea hareketleriyle beynimizde depolanan şeylerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde on tane deterjan arasından bir tanesini çekip alıyoruz. Yani gördüğümüzün ve de duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, bilinç ortamına çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu oluyor.

Yani biz görmediğimizi zannettiğimiz şeyleri aslında görüyoruz ve bilinçaltımıza gönderilen verilerin karar verme ya da faaliyete geçme aşamasında fikirlerimizi ve davranışlarımızı doğrudan etkiliyor.

Yazar  Psk. Dan. İdris BİLEN
ezberbozanbilgiler.com
                                                                                                                                        Alıntıdır......

Dijital fotoğrafçılıkta PHOTOSHOP Teknikleri

Fotograf çekim Teknikleri , Eğitim

Piksel 
Bütün Bitmap programlarda olduğu gibi PhotoShop'ta da ölçü birimi pikseldir.

Pikseller kare şeklindedir ve görüntünün en küçük birimidir. Digital görüntüler yana yana gelen piksellerden oluşur. Piksellerin kendi başına en ve boy değerleri yoktur. Öyleyse nasıl, şu kadar cm'lik şu kadar piksellik gibi cümleler kurabiliyoruz?
Kendi başlarına ölçüleri belli olmayan piksellere, ölçülerini biz veriyoruz diyebiliriz.

10 cm uzunlukta 10 piksel varsa, her piksel 1 cm demektir.
10 cm uzunlukta 100 piksel varsa, her piksel 1 mm. demektir...

Her piksel kare biçimindedir ve her pikselde sadece 1 renk vardır.
Yani bir pikselin bir kısmı açık bir kısmı koyu, ya da yeşil, koyu yeşil olmaz...
Bu tür renk geçişleri (degrade) farklı renkte piksellerin yan yana gelmesinden
oluşur.

Rezolasyon

Bir resmin piksel yoğunluğunu yani, PPI (Pixcel Per Inches) 1 inç karede
(1 inç = 2.54 cm) bulunan piksel sayısı.

Image/Image Size bölümünden ulaşabileceğiniz bu pencere, gerekli değişiklikleri yapabileceğiniz yerdir.


Bir resmi büyütür küçültürken büyüklük ile resolasyonu birbirine bağlarsanız,
resmin cm cinsinden büyüklüğü değişmiş görünse bile, görüntü büyüklüğü değişmez. Aşağıdaki örnekte resmin genişliği 5 cm yapılmasına rağmen, iki resim arasında büyüklük farkı yoktur. Çünkü Bitmap programlar, sonuçta kaç piksel olduğuna bakarlar. İşaretlenmiş kısımda genişliğin 49 piksel olduğunu görüyorsunuz.Ama bu 3lü bağlantıyı kurmadan rezolasyonu değiştirseniz, resmin büyüklüğü de değişir.

Anti-aliasing 
Piksellerin kare biçimli en küçük resim elemanı olduğunu tekrarlayalım. Bir resim piksellerin toplamından meydana gelir. Bitmap programlar, mozaik döşer gibi bunları yanyana getirip görüntüyü oluşturur. Düz alanlarda sorun yoktur, ama yuvarlak dönmesi gereken yerlerde tırtıklı bir görüntü ortaya çıkar.

Bunu çözmenin yolu, rengin kenarına kırıklı görüntüyü biraz azaltacak, daha açık pikseller yerleştirmektir. Anti-aliasing işte budur...

Bu seçeneği genel olarak aktif halde tutmanız, resimlerin kırıklı görünmesini engeller.

İnterpolasyon 
Piksel temelli programlarda yaşanan sorunlardan birisi resmi büyütmedir.
Resim büyürken araya pikseller eklenir. Program, en yakın piksellerin değerini esas alarak, araya pikseller ekler.
Elinizdeki orjinalden daha büyük bir tarama yapacaksanız, bunu baştan hesaplamalısınız.

Bir örnekle bu hasaplamanın mantığını inceleyelim.
Elinizde 14x10 cm bir resim olduğunu ve bunu 50 x 70 cm boyutlarına büyütmeniz gerektiğini varsayalım. Scanner'ınızın en üst tarama resulation da, mesel, 900 pixsel/inc olsun.

1. Önce orjinalin gerçek ölçülerinde (10 cm x 14 cm) ve 900 pixsels/inch'te tarama yapalım.

2. Ofset baskı ve printer çıkış için 300-310 gibi rakamlar geçerliyse de, resolution'un 270
olması da idare ediyor... (Kağıt cinsine göre 60, 70, 80'lik tramla basılır) Buradan hareketle resolution'u 270 getirdiğimde, resmin boyutları 46,67 x 33,33 cm e ulaşıyor. Dikkat ederseniz 4961 piksel yine aynen görünüyor...

İşte işin sırrı burada. Resimde interpolasyon olmuyor... (Photoshop, resim büyüdüğü için kafasına göre araya piksel eklemek zorunda kalmıyor.

3. Büyütmemiz gereken ölçü ise 50x70 cm idi. Resolution 180 olduğunda, interpolasyonsuz bu ölçüye ulaşabiliriz ama bu da yeterli bir kalite yaratmayacaktır.

4. Demek ki resim ilk tarandığında (Resolution 270 e razıysak) 1350 pixsel/inc olarak taranmalı.(1/1 taradığını varsayıyoruz, aslında dram scannerlar bu hesabı kendisi yapıyor)

5. Ölçü 50x70 ve resulation 270 ... 7441 hala aynı yani interpolasyon yok...

Buradan çıkan bir sonuç daha var: Yukarıdaki örnekleki gibi bir büyütme istiyorsak ve scanner'ımızın kapasitesi daha yüksek taramaya olanak vermiyorsa, bu işi drum scanner'la halletmeniz gerekiyor.İyi sonuç alınması gereken işlerde, tarama masrafından kaçmamak, bu işi masaüstü scanner'la değil, renklerin doğru olarak taranacağı bir Drum scanner kullanmak en iyi çözüm. Yani bu iş de profesyonellerine bırakılmalı...

Photoshopta fotoğraf boyutu ayarlama 

*Boyutunu değiştirmek istediğiniz fotoğrafı PS programında açın
* Image menüsüne tıklayın oradan Image size'ı seçin ve Width-Height sekmesineistediğiniz ölçüyü yazın (Kalite kaybetmemek için orijinal boyutundan küçükbir boyut seçin.Webde kullanmak için genelde 800x600 gibi boyutlar tercih edilebilir Yada 1024x768 vb gibi.(Örnek olsun diye veriyorum bu değerleri)

Fotoğrafı yeniden ölçeklendirme & iyi baskı alabilmek (büyük baskı boyutu için) Dijital kameralar için : (Genelde 72 ppi dir)

- PS ta istediğiniz fotoğrafı açın
* Control+r ye aynı anda basarak ruler ı aktif hale geirin
* Image menüsüne gidip Image size ' ı seçin.En altta Resolution ayar sekmesi vardır ve bu genelde 72 ppi dir.PC de izlemek için uygundur ama iyi baskı ve biraz büyük boyutta baskı almak için:

*En alttaki: Scale styles kutucuğu işaretli,Constrain proportions kutucuğu işaretli, Resample Image kutucuğu 'IŞARETSIZ' halde olmalıdır.Ne kadar yükseltirsek o kadar iyi mantığı malesef her zaman geçerli değil yani oraya büyük değerler girmeyin.72 yerine 100 ve 150 yeterli olcaktır. Bu nu Ps kendisi tekrar ölçeklendirecektir.Bu tipte bir büyütme (mesala 2-3 mp iyi kalitede bir fotoğraf ile) A4 hatta fotoğrafa göre A3 ile bile çok da değer&çözünürlük kaybetmeden baskı alabilirsiniz.

Ana ekrandaki fotoğrafa döndüğünüzde rulers da fotoğrafın yeni boyutunu görebilir yeniden büyütmeyi halen arzu ediyorsanız devam edebilrisiniz.Bu tamamen sizin çözünürlük vb anlayışınıza kalmış. Şahsen en küçük boyuttaki baskıda bile ben 72 ppi yi tercih etmiyorum.

(Scan edilmiş fotoları orijinal hali ile açıp bakıp öyle ölceklendirin tabi eğere siz taramışsanız zira 35mm ve daha geniş formatta scan edilen fotoğraflar genelde yüksek çözünürlüklü olarak gelir)Yani işin kısacası:

Resample image'i sadece dijital cihazlarınız ile çektiğiniz fotograflarınız için 'kapalı' tutun.

Büyütmeyle ilgili başka bir PS hilesi : 

*Büyütmek mesala 1 metrelik bir poster bastırmak istiyorsunuz diyelim fotonuzu açın: Yukarıdaki önergelerdeki menüye gidin.Bu sefer alttaki kutucukların 3 üde seçili olsun yani Resample image kutucuğuda 'SEÇILI' olsun. Ve bu kutucuğun karşılığında : bicubic Smoother seçili olsun. ppi yi 300 e yükseltebilrisiniz (Bu asıl fotoğrafınizın boyutuna bağlı tabiki) ortalama 4-5 mp bir cihaz için bahsi geçen poster boyutuna hemen hemen uygundur.

*Hilesi : PS ta %110 komutudur,Bunu bende bilmiyorum (Bilende yok galiba zaten Adobe un eğitimcisinede sormuştum) Document size :
Width : %110 yapın (ya'da Height de olabilir zaten birini yapınca öteki otomatikman değişecek) istediğiniz ölçüye getirene kadar adım ,adım her seferinde sadce %10 eklyerek bu yöntem ile büyütün.Sonuc gerçekten çok hoş olucaktır .

Herhangi bir yerde baskı alıyorsanızda (Mesala bir fotoğrafçıda dijital çıktı) unutmayın ülkemizde genelde jpg/jpeg formatı yaygın olarak destekleniyor ve genelde 30x20 cm gibi boyutlar da baskı alacaksanız 300 civarının hiç bir zararı olmayacak bilkasis katkısı olucaktır.

Dijital makineyle çektiğiniz fotoğrafları ofsette kullanmak


Dijital makineyle çektiğiniz fotoğrafların rezolasyonu 72 pikseldir. Makinenin performansına göre farklı piksel ölçülerinde çekim yaparsınız. Yukarıdaki, 1600 x 1200 piksellik bir örneği görüyorsunuz. Bu fotoğraf 72 piksel/inch resolasyonda 56.44 cm x 42.33 cm boyutlarında. Ofset baskı için fotoğrafların en az 250 piksel/inch rezolasyonda olmalıdır. Normalde 310 civarında olması gerekir.

Rezolasyonu büyüttüğünüz zaman, photoshop araya kendi hesaplamasıyla (interpolasyon) piksel ekler. Bu da resmin bozulmasına neden olur.

Bozulma olmadan rezolasyonu değiştirmek için, önce "resample Image" bölümündeki kutucuktaki seçililiği kaldırın. Sonra resolasyonu 310yapın.Fotoğrafta piksel değişikliği olmadığına göre (1600x1200 pikselde bir değişiklik olmadı) Bozulma söz konusu olmaz.Değişiklik olan kısım, cm. cinsinden boyutudur. Bu değişiklikle fotoğraf; 13.11 x 9.83 cm oldu. Yani sağlıklı bir ofset için fotoğrafı
13 cm genişliğinde kullanmanız gerekir.


Rezolasyonu 310 yerine 270 piksel/inch yaparsanız, genişlik 15 cm'e çıkacaktır.
Sonuçta 1600 piksellik çekim yapan bir makineyle elde ettiğiniz fotoğrafı en çok
15 cm genişliğinde kullanabilirsiniz.

Photoshopta fotoğrafı web için optimize etmek : 

* File menüsüne girin. Oradaki alt menü olan 'Save for Web' i seçin.
* Çıkan menüde sol üstte 4 adet seçenek görüceksiniz ben şahsen 4-UP ı kullanıyorum(Original-Optimized-2 up-4 up yazan -sol üstte)Böylece değişik boyutlardaki dosyaların 4 değişik boyuttaki görüntü kalitesini daha iyi anlayabiliyorum.
* En sağ da yukarıdaki opsiyonlarda: Kutu 1: JPEG seçili olsun
Blur : 0 değeri seçili olsun.Quality kutucuna basıp çıkan barı sola dogru kaydırır
sanız dosya boyutu ve kalite düşer, sağa ise tam tersi büyür.Yine' genelde'
web için %70 gayette uygundur.Yani quality segmesi : %70 değerinde olabilir.
Quality ile oynayıp istediğiniz değeri verince önünüzdeki 4 lü ön izleme ekranında fotoğrafınızın 4 ayrı ayara göre optimize edilmiş halini görüceksiniz(Sol üst orijinalidir) hangisi hoşunuza gittiyse onu tıklayıp save edebilirsiniz.


PhotoShopta çerçeve eklemek 1 

* Çerçeve eklemek istediğiniz fotoğrafı açın
* Fotoğraf açılınca çerçeveli halini daha iyi görmek için canvas ölçüsünü büyütün(En basit yöntemi fotoğrafın sağ en alt köşesinden çekip uzatmaktır.)
* Soldaki tool bardan crop tool u seçin.
* Sol en üst köşeden balayarak crop tool ile mouse u bırakmadan sağ en alt köşeye kadar tüm fotoğrafı içine alıcak kadar ölçüyü büyütün.
* Tüm fotoğrafın 4 köşesinde de kesik beyaz çizgiler ile belirlenen alanı görüceksiniz. Bu alan 8 tane (köşelerde ve ortalarda) bağlantı yerine sahiptir minik kareler şeklinde. Bu kareleri teker,teker istediğiniz ölçüde bu sefer 'dışarıya' doğru çekin.Bütün kenarları çektikten sonra 'Enter/Return ' basın ve çerçeveniz hazır.Istiyorsanız başka renkler ve ölçülerde devam edebilirsiniz.
* Sol taraftaki tool barda altta iki tane foreground/background u temsil eden (Default olarak siyah beyaz renktedir) iki tane kare kutu ikonu Görüceksiniz.Onların üstüne basıp istediğiniz renklerde arka plan rengi ayarlayabilirsiniz. (Background çerçevenizin rengini belirleyecektir)

PhotoShopta çerçeve eklemek 2 

Fotoğrafa çerçeve yapmak için fotoğraf dışında bir alana bir ihtiyacınız var.. Bunun için alanı büyütmeniz gerek. Canvas Size, size bu alanı büyütme imkanı veriyor.

İhtimalleriniz şunlar: 

1. Layer'ınızda background yazarken canvas size'dan büyütme yapıp patsaptu alanı oluşturursanız, arka planınız, tools menüsündeki arka plan rengi olur. Kalınlığı da sizin büyütme ölçünüze göredir.

2. Çerçevenize gölge vermek için en pratik yol, layer/layer style/drop shadow yapmaktır. Gölgenin, uzunluğunu, şeffaflığını, yönünü ve erimesini oradan ayarlayabilirsiniz.

Püf noktaları: Yalnız bunu kullanmak için Layer'ınız adının background (kilitli olduğunu belli eder) olmaması gerekir. Layer'ın üzerine çift tıklarsanız kilidi açar ve adını değiştirebilirsiniz.
Canvas size'dan büyütmeden önce bu işlemi yaparsanız, etrafı şeffaf bir fotoğrafınız olur. Yapmazsanız, fotoğrafın çevresi genişler, arka planı beyaz bile olsa şeffaf olmadığı için layer style özelliğini kullanamazsanız.

3. Gölgeyi kendiniz de oluşturabilirsiniz. Bunun için canvas size'dan ölçüyü büyüttükten sonra, fotoğrafın altına bir layer ekleyin (ctrl tuşu basılıyken eklerseniz, seçtiğiniz layer'ın altına ekler) Fotoğrafı bayaklağa kadar siyah alan doldurun ve blur filtresi ile eritin. Bunun hazır gölgeden farkı, gölgenin her yöne olmasıdır. Hatta ctrl+T ile gölgeyi büyütmeye hazır hale getirdikten sonra ctrl tuşunu bazılı tutaarsanız, gölgenini sadece bir köşesinden çekip uzatabilirsiniz. bu da farklı etkiler yaratır.

4. Layer'ları alt altla ekleme mantığını kullanarak, farklı kalınlıkta çerçeveleri alt alta ekleyebilirsiniz. Doku için layer/layer style/pattern overlay işinize yarayabilir. Aslında oradakileri deneyip işinize yarayacak başka şeyler bulabilirsiniz... Tabii gereksiz dokulu çerçevenin fotoğrafı öldürdüğünü unutmayın.

PS'ta en çok kullanılan hızlı tuşlar (Klavye kestirmeleri) 

Tabiki bu kişiden kişiye değişir ve çok tuş kombinasyonunu hatırlamak kolayda olmayabilir.Kendime göre en pratik (Ve işletim sistemindenden hatırlayabileceğiniz) hızlı tuş komutları :

Hepsini seçme :CRTL+A
Kopyalama/Copy : CTRL+C
Yapıştırma/Paste : CRTL+V
Kes/Cut :CTRL+X
Ruler :CTRL+R
Layer via copy :CTRL+J
Yeni layer :CTRL+N
Zoom : CTRL Ve numerik + tuşu
Zoom out : CTRL Ve numerik - tuşu
Bir adım geri gitme : CTRL+Z
Deselect : CTRL+D

(Büyük ebatta bir fotoğrafta bir selections yaparken vb vb hemen her yerdede işinize yarar : Soldaki tool bardaki en altta el simgeli bir ikon vardır hand tool ona her yerde ulaşmak için
Sadece SPACE tuşuna basın
Benimde daha çok kullandığıklarım var ama en pratik,hatırlaması kolay ve hemen her yerde işinize yarayacak&zaman kazandıracak olanlar bunlardır.

Scanner'da tararken doğru renkleri elde etme 

Dijital makina kullanmayan arkadaşlar, karta basılmış fotoğraflarını scannerda tarayıp göndermek zorunda. (Taramayı düşünüyorsanız, dokulu fotoğraf kağıtlarına bastırmamanız iyi olur)

Fotoğrafı scanner içine yerleştirdiğinizde, fotoğrafla birlikte tarayacağınız alan içine biri beyaz diğeri siyah iki kağıt parçası yerleştirin. Küçük bir parça yeter. Sadece olabilecek en beyaz ve siyahı kullandığınızdan emin olun.

Tarama işleminiz bitip PS de açtığınız zaman, ctrl+m çağırdığınız Curves tablosunda sağ altta damlalıklar göreceksiniz. Beyaz damlalık ile beyaz kağıt alanına, siyah damlalıkla siyah kağıt alanına tıklayıp tabloyu okeyleyin.

Fotoğrafı taramadan önce baktığınız zaman gerçekten beyaz ve siyah olması gereken yerler varsa, ayrıca sizini kağıt koyma işlemi yapmanıza gerek yoktur. Ama çok az fotoğrafta ikisini birden bulursunuz...

Pen tool: 

Bir çok çalışmada benim ve bir çok Photoshop kullanıcısının en çok tercih ettiği araçlardan biride pen tool dur.Pen tool ile dikkatlice çalıştığınız zaman , biraz da sabır ve beceri ile tek ,tek saç tellerini bile extract edebilirsiniz.Son derecede hassas ve profesyonel dekupeler için iyi bir seçim olucaktır. Bu tool ile ilgili kısa ama özünü anlatan yazımı yine en sade dil ile yazmaya çalışacağım:

- PS programında fotoğraftan ayırmak istediğiniz&başka bir çalışmaya taşımak istediğiniz 'ilgili' kısıma ait çalışmayı açın.

- Sol daki tool barda : Sol sütunda ,aşağıdan yukarıya 3 üncü ikon olan (Dolmakalem ucuna benzeyen ikon)pen tool'a tıklayın ve onu aktif hale getirin.

- Burda pen toolu seçtikten sonra %100 emin olmanız gereken 2 şey var . Birincisi: Pen tool'u seçince hemen yukarıda beliren options barda : En solda ufak üçlü bir grup vardır onun ortasında dolmakalem ufak bir kağıdın üstündeymiş gibi olan bir ikon var onun seçili olması lazım.O ikonun adı 'paths' ve 3 lü gurubun ortasındaki ikondur.Gerçi default olarak o seçili gelir ama emin olun.Emin olmak içinde mouse'nuzun imlecini ikonun üstünde bekletin 2-3 sn içinde adını yazıcaktır.Ikinciside yine yukarıdaki tool barda birinci kısımda saydığım mini 3 lü gurubun hemen yanındaki 8 li gruptan en baştaki pen tool unda seçili olduğuna emin olmanız gerektiği. Auto Add/Delete kutucuğuda default olarak seçili olması lazım değil ise seçili hale getirin.

- Iyi sonuç alabilmek için mümkün olan en yüksek çözünürlükte çalışmanız gerektiğini zaten bilyiorsunuz.O yüzden ctrl + space tuşuna aynı anda basarak (yada nasıl büyütmek yakınlaştırmak istiyorsanız fotoğrafı o yöntem ile mesala sağ yukarıdaki slıderi kaydırarak)çalışmanıza 'zoom' yapın yakınlaşın.Ince çalışmak için %100 ün üzerinde yakınlaşmayı tercih ediyorum şahsen.Yeteri kadar yakınlaşincada pen tool u bırakmadan sağa ve sola kaydırmak içinde sadece tek başına 'space' tuşuna basmanız yeterlidir.

- Şimdi extract edip ayıracağımız kısım için bir 'başlangıç noktası' belirlememiz gerekiyor.Istediğiniz yere zoom yapıp belirlediğinizi farz ediyorum.Başlangıc noktasına hafifçe bir kere klikleyip biraz ilerisine bir kere daha klikleyin.2 çizgi arasındaki boşluğun hemen düz bir hat (yada ne kadar açı var ise o açı doğrultusunda düz bir çizgi ile) ile birleştirildiğini görüceksiniz.Tabiki noktalar arası ne kadar sık olur ise extract işlemide o kadar hassa olucaktır.Eğer bu çizgiyi beğenmediniz ise hemen 'escape' tuşuna basarak bir geri dönebilirsiniz.Escape tuşu ile devamlı basarak yada en sağdaki history paletinden en aşağıdaki actiondan sıra ile teker teker hepsini hemen historynin altındaki çöp bidonu ikonuna sürükleyerek te geri dönebilirsiniz.

- Size yukarıda anlattığım pen tool hareketi ile 2 nokta arasının nasıl 'düz=path' şeklinde seçildiğini anlattım.Bu keskin köşeli nesne vb ler ile çok rahat uygulansa bile yuvarlak yada çok daha değişik şekillere sahip nesne vb ler için : Başlangıç noktasına klikleyin ve yuvarlak vb seçim yaptığınız alandaki ikinci belirlediğiniz noktaya elinizi klikleyip elinizi mouse dan bırakmadan ilerleyin durduğunuzda uçltan çıkacak olan 'tutacaklar ile' elinizi mousedan bırakmadan yukarı/aşağıya istediğiniz açıyı verebildiğinizi/nesneyi 'dönebildiğinizi' görüceksiniz.O tutacak ile istedıginiz açıda yeri dönebilirsiniz.Daha sonra diğer noktalara da klikleyip bu yöntem ile her sşekilin etrafını dönebilirsiniz. Yanlız alışmayanlar için ilk başta zor gelebilir.Moralinizi bozmayın biraz alışıp doğru açı ile 'çekiştirmeyi' öğrenince (tabiki alıştırma ile ) yuvarlak vb yerleri ne kadar rahat döndüğünüzü ve seçtiğiniz görünce sizde şaşıracaksınız.Fakat yinede bu zor benim daha kolay ile başlamam gerekli dersenizde tavsiye edilmesede : Iki nokta arasını oldukça 'sık' tutarak (neredeyse değecek gibi) yuvarlak hatları vb leri seçebilrsiniz.Tabiki neyi seçtiğinize bağlı olarak biraz sabır lazım.Fakat alışınca belki şu anda 15 -20dk da yaptığınız işi 2-3 dakikada yapabileceğinizide unutmayın.
Kısaca düz seçim oldukça kolay ve yuvarlak&eğri seçimler içinde kısaca noktadan noktaya tıklayın ve ikinci noktada elinizi bırakmadan tutup v sürükleyin.Siz sürükledikçe 'path'ın şekillendiğıni görüceksiniz.Ne kadar uzağa sürüklerseniz 'path' ınız o kadar eğrilir.

- Yukarıda anlatıklarımdan hangisi seçip uygularsanız uygulayın her bir seçimin başlangıcı olduğu gibi bir de bitişi vardır.Bunun içinde başlangıçtaki ilk noktanmıza dönüp işlemimizi bitirmemiz lazım gelmektedir.Işlem bitince yani her şey seçili olunca seçili alan içinde kalan yer yanıp sönen çizginin içindeki alandır.

-Bundan sonra iki seçeneğimiz var : 
1- Bunu bir 'seçime' dönüştürebilirsiniz.Bunin için : CTRL+Return(yada enter)
2- Yada çalışmaya PS/InDesign vb de devam etmek için (sadece seçtıgimiz path içindeki alan) : Layer paletine gidin (Sağda aşağıda) o palette üçlü seçenekten en sagdakini seçin (Layers,Channels,Paths) yani 'Paths' ı seçin.Orada yapmış olduğumuz seçimi 'work path' olarak görüceksiniz.
Work path üzerine iki kere klikleyin. Save path kutucuğunun içerisinde default olarak Path1 yazacaktır. 'OK' basıp save edin.
Şimdi bu path i save ettikten sonra bunu bir 'selection' haline getirmemiz gerekiyor.Bunun içinde path in üzerine sağ klikleyip çıkan menüden Make Selectionu seçin.(Çıkan seçeneklerde 1 yada 2 pixel Feather Radius için uygundur)
Şimdi bu path komple bir seçim haline dönüşmüştür(Bunu etrafında yanıp sönen noktalardan anlayabilirsiniz)

Bu seçimimizin (Yani arka plan ve çevre vb den neyi ayırmak istediysek onu)ayrı&kendi layerına taşımak çalışmak yada son halini & nasıl göründüğünü görmek içinde :

Layer paletine geri dönün (Zaten tek layer olan Backgorund oradadır)
CTRL+J ye basın.Orada Layer1 isimi ile seçiminizi görebilirsiniz.Arka plan vb den kurtulmak içinde:
En alttaki yani Background layerındaki soldaki 'göz' işaretine bir kere klikleyerek onu devre dışı bırakabiliriz böylece seçimimiz görünür.

Eğer diğer zamanlarda da bu çalışmadan yararlanacaksanız hemen save edin derim.(PSD olarak)Bundan sonra bu çalışmayı başka bir çalışmanın içine taşımak istiyorsanız :
Örnek : Mesala bir modeli/arabayı nesneyi vb arka plandan ayırmak istiyorsunuz bu dediklerimi yaptınız ve bu aşamaya geldiniz.Tabiki arka plan vb gibi bir neden ile bir başka çalışmaya taşımak istiyorsunuz:

Çalışmak istediğiniz ikinci çalışmayı açın.Her iki çalışmada ekranınıza sığacak boyutta olsun. (Üst üste binseler bile bir birlerinin arkasında pencerelerin bazı kısımları görülebilecek boyutta olsun yada büyük ekranınız var ise yan yana vb dursunlar.Ilk çalışmada seçili hale gelmiş olan Layer1 deki görüntüyü taşıyacağız.Sağ sütundaki en yukarıdaki 'move tool' u seçin.Şimdi çalışmanızın üstüne klikleyip bırakmadan öteki fotoğrafın üstüne doğru sürüklemeye başlayın,(Bu biraz yavaş ça belirecek tir ekranda normaldir.)
Bu tool ile boyut ve açıda yarlayabilirsiniz. (Sürükleyip 2 inci fotonun üstüne gelince açıkta çift klik yapıp açı vb ayarlayabilir boyut ile oynayabilirsiniz)

En basit anlatımı ile pen tool budur.Biraz alışınca çok daha kolay ve yararlı olduğunu görüceksiniz.
Bir dahakine daha değişik bir teknik anlatıcağım.Yanlız bunada 'eklemelerim' olucak.Bazı durumlarda bazı nesnelerin 'havada' asılı gibi görünmemesi vb gibi ince detaylar gibi.

Layer Mask 

Layer'da görünmesini istemediğimiz kısımları kapatmak için en iyi yöntem Layer Mask kullanmaktır. Silmek, geri dönüş imkanını yok edecektir. (History'den dönmeniz mümkün tabii, ama silme işlemlerini kesintisiz yapmadıysanız, arada mutlaka kalması gekeren uygulamalarınız varsa onlar da geri dönüş sırasında yok olur)

veyselkeles.blogcu.com
                                                                                                                                            Alıntıdır....

Medya Okuryazarlığı nedir?

 

RTÜK ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 7 Eylül'de gerçekleştirilen toplantıda da Medya Okuryazarlığı dersiyle ilgili konular ele alındı.

Bu kapsamda, Medya Okuryazarlığı dersinin zorunlu ders haline getirilmesi, formasyon eğitimi almış iletişim fakültesi mezunlarının bu dersi vermesi, öğretmenlerin belli aralıklarla hizmetiçi eğitime tabi tutulmaları, müfredatın gelişmeler ışığında güncellenmesi, okul yöneticilerinin bu dersin seçilmesinde daha çok rol oynamaları, velilerin desteğinin alınması ve okul öncesi eğitim kurumlarında da dersin verilmesi yönündeki görüşler dile getirildi.

Çocukların televizyon yayınlarının olumsuz etkilerinden korunması amacıyla 2006 yılından itibaren ilköğretim okullarının 6, 7 ve 8. Sınıf öğrencilerine yönelik olarak seçmeli medya okuryazarlığı dersi verilmeye başlandı.

Medya karşısında etkiye en açık, en hassas grubu oluşturan çocukların, bu ders ile kitle iletişim araçlarının yapısını, işleyişini öğrenmeleri, kurgulanmış medya içeriğini bilinçli bir şekilde değerlendirebilmeleri ve eleştirel olarak izlemeleri, medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru yanıtları bulabilmeleri amaçlanıyor.

Ders ile medyayı doğru okuyan, yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin sorunlarını bilen medya mesajlarını akıl süzgecinden geçirebilen bireyler yetiştirilmesi hedefleniyor.


Kısaca :
Medya Okuryazarlığı; yazılı ve yazılı olmayan, büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklâmlar, internet v.s.) mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmek olarak tanımlanmaktadır.
Medya Okuryazarlığı;
    • İzleyicinin medyayı bilinçli okumasına katkı yapmakta, kendini rahat ifade edebilmesi, toplumsal hayata daha aktif ve yapıcı iştiraki sağlanmaktadır.
    • Medya iletilerini doğru algılayabilecek donanıma sahip olma ve zamanla iletiler üretebilme yeteneğini kazanmaktır.

Gelmiş Geçmiş En İyi 10 Korku Filmi

Korku filmlerine karşı fazlasıyla ürkek yaklaştığımdan dolayı mı, filmi izlerken kendi başıma da gelebileceğini düşünüp “ben olsam ne yapardım”a kendimi çok kaptırdığımdan mı, yoksa doğa üstü varlıklara karşı küçüklüğümden beri ‘hastalık’ derecesindeki korkumdan mı bilmiyorum ama ben görüp görebileceğiniz en korkak insan olabilirim. Yine de korkularım beni korku filmi izlemektekten alıkoymuyor. Beni tanıyanların benden bekleyebileceği gibi bu listede tabiki de Jaws, E.T falan yazmayacağım, rahat olabilirsiniz. =) Benim En Korkunç 10 Korku Filmi Listem;
10
Şeytan Çarpması – (The Exorcism of Emily Rose – 2005)
Tamam biraz klasik Şeytan filmlerinden gibi görünebilir, ama bu film “based on a true stroy” yani gerçek bir hikaye. Bana göre filmi korkunç yapan da bu. Sinemada izlediğim bu filmdeki karakter olan Emily Rose’u, eve gider gitmez araştırmıştım. Bir çok filme konu olmuş olan bu kızcağız, 21 Eylül 1952 doğumlu olan Anneliese Michel. 16 yaşına geldiğinde hayatı birden bire değişmiş; istemsiz hareketler yapmaya, vücudunu kontrol edememeye başlamış. Epilepsi teşhisi konulmuş kıza ve senelerce devam edecek olan tedavilere başlanmış ama tabiki tedaviler cevap vermemiş. Bir şekilde kilise ve başpapaz karışıyor olaylara ve sancılı günler aylar geçiyorlar. Şeytan çıkartma seansları sırasında kaydedildiği iddia edilen ses kayıtları hala Vatikan’da saklanıyor-muş.
9
Diğerleri – (The Others- 2001)
Çok ilginç bir film ve çok ilginç bir son! 2. Dünya Savaşı sırasında geçen filmlere ve doğaüstü olaylara ilgisi olanlar için mutlaka izlenilmesi gereken bir korku filmi. Nicole Kidman’ın üstün performansını da görmezden gelemeyeceksiniz.
8
Omen 666 – (the Omen 666 – 2006)
İçinde çocuk olan korku filmleri her zaman ürpertici değil midir sizce de? Normal bir ailenin oğlu olarak doğan baş karakterimiz bu sevimli çocuğun vücudunda doğum lekesi olan 6 6 6 rakamları sanırım size ipucu vermek için yeterli olacaktır.
7
Sessiz Tepe – (Silent Hill – 2006)
Playstation’da oyununu oynarken bile korkudan koltukların üzerinde zıplayan bir kızın, En Şey 10 Korku Filmi listesine Sessiz Tepe’yi eklemesi şaşırtıcı değil, değil mi? Akira Yamaoka’nın yaptığı oyun ve film müziklerine bayılıyor olabilirim; beğeniyor olmam müzikleri duyduğumda ‘bile’ tüylerimin diken diken olmasını engellemiyor! Evet, filmde yine küçük bir çocuk!
6
Gizli Gerçek – (What Lies Beneath – 2000)
Michelle Pfeifer ve Harrison Ford’un başrollerini paylaştığı bu film castingiyle , kurgusuyla ve de beklenmeyen sonu ile gerçekten etkileyici. 2001 senesinde “en iyi korku filmi” dahil olmak üzere toplam 5 dalda adaylığı ve 4 ödülü bulunan bu filmi, korku filmi sevenlerin kaçırmamasını tavsiye ederim!

5
Paranormal Activity – (2007)
Paranormal Activity ‘nin fragmanından etkilenip gittiğinizde gerçekten yerinizden zıplatacak yada koltuğa sımsıkı sarılmanızı sağlayacak sahneler olduğunu belirtmeliyim. Sahnelerin çoğunda gerçekten iyi bir kamera açısı kullanılmış. Özellikle de filmin bütçesinin 20.000 $ ‘lık bir bütçe ile çekilmesi ve hasılatından 2.000.000 $ elde edilmesi de bir ayrı konumuz. Korku ve gerilim sevenlere aşırı önerebileceğim bir film.
4
Paranormal Activity 2 -(2010)
İlk filmde etkilenenlerin serinin bu filminde de aşırı etkileneceklerini belirtmek lazım. İpuçlarının tamamlanması ile birlikte açıklanamayan “varlığın” nereden geldiğini rahatça görebiliyorsunuz. Bazı sahnelerinde gerçekten türklerin etkileneceği ögeler konulmuş. İnternette özellikle de en çok köpeğin öldürülmesi sahnesi konuşulmaktadır. İzlemekten çekinmeyin!
3
Halka serileri – (The Ring – 2000)
Korku filmi ögelerinin en çok kullanıldığı film sanırız ki Halka’dır. Samara’yı beğenenlerin filmin hit’ini arttırdığı da bir gerçek. O zaman şimdiden müjdeyi verelim, 2011’de Halka 3 vizyonlarda!
2
Hayvan Mezarlığı – (The Pet Sematary – 1989)
Bir Stephan King klasiği! Çocuğunu kaybeden bir ailenin çaresizliği ve başlarına gelecekleri tahmin eden karşı komşusunun başından geçen doğaüstü olayları konu alan , izleyici an ve an donduran bir gerilim şaheseridir. Bu filmi izledikten sonra kedilerden ve köpeklerden korkan insanları çevrenizde görmeniz mümkündür.
1
Drakula – (Dracula-1958)
İngiltere’nin parlak yönetmenlerinden Christopher Lee ve Peter Cushing , çok ilginç bir Bram Stoker kitabından esinlenerek bu filmi yaptılar. Daha sonradan bir çok versiyonu da çekilen Drakula’nın 1958 yapımlı olan orjinal versiyonu, vampirleri anlatan ve inanmıyor olsanız bile tüylerinizi diken diken yapan muhteşem bir klasik